Doğan Medya Gurubunun satılmasıyla ilgili toplumda yoğun bir tartışma yaşanıyor. Herkesin kendine göre bir gerekçesi var şüphesiz. Ancak toplum olarak her şeyi çabuk unuttuğumuzu görüyorum. Oysa şöyle bir bakalım; 12 Eylül 1980 e kadar, Türkiye’de en zengin Gazete sahibleri Simavi Kardeşlerdi. Onlardan Erol Simavi Hüriyet Gazetesini Aydın Doğan’a sattıktan sonra gidip İsviçre’ye yerleşti. Diğer Kardeşi Haldun Simavi’de Günaydın Gazetesini sattı ama sattıkları paralar şüphesiz o güne göre büyük paralardı ama herkesin normal karşıladığı haklarıdır diyebileceği düzeylerdeydi.
Dünya iki kutuplu iken, henüz kültürel değerlerin günümüzdeki gibi yerle bir olmadığı, toplumsal gerçekçiliğin esas olduğu, işçi, köylü ve dar gelirlilerin ekonomik haklarını savunan örgütlerin ve sendikaların ayakta olduğu, göreceli bir denge vardı. Bu süreçte elbette çatışma karalama, ihanet de vardı. Ancak kültürel değerler henüz bir meta gibi alınır satılır bir sürece erişmemişti. Gazeteciler herhangi bir devlet memuru düzeyinde, ya da bir miktar üstünde paraya çalışırlardı.
Tek kutuplu dünyada her şey ters yüz oldu. Ülkemizde özellikle 1985 ten sonra “kültür endüstrisi” denilen, o güne kadar şahit olamadığımız bir dönemi yaşamaya başladık. Yıllarca İzmir’de YENİ ASIR gazetesini çıkaran Dinç Bilgin ailesi “zengin” olarak anılmazdı. Servetlerini bilmeyiz ama gazeteci olarak tanınırlardı. Aydın Doğan, Dinç Bilgin, Cem Uzan, kültürün bir metaya dönüştüğü dönemin gazeteci zenginleri oldular. Öyle ki farklı işi gücü olan Mehmet Karamehmet, Cavit Çağlar gibi sanayici ve bankacılar da gazete ve televizyon işine girdiler. Gazete ve Televizyonlara sahip olanlar servetlerine servet kattılar. İşin kültürel tahribatı daha dıramatik. İnsanların sahip olduğu bilgileri küçümseniyor, beyinlerde yep yeni bir “çağdaşlık” imajı yaratılıyor. Haber bilgi kültür görsel ne yayıyorlarsa, ne yazıyorlarsa, ona inanılıyor artık. Yilların siyasilerini bir günde itibarsızlaştırıp, kimini de kahraman yapabiliyorlar. Küresel güçlerin bölgemizdeki amaçları “medya” denen bu yazılı ve görsel basınla topluma sunuluyor. Mehmet Ali Birant ABD’nin Irak’ı işgal sürecinde durumu meşru göstermek ve askerlerinin Türkiye’nin İskenderun’dan Habur’a kadar konuşlanmasını benimsetmek ve topluma meşru göstermek için “medya” ya 68 milyon $ verildiği dedikodusunu dillendirmişti. Bölgemizde yaşadığımız bu pisliğin ve çirkefliğin en belirgin nedeni bunlardı. Servetleri ve sahip olduğu işler milyar dolarlarla ifade ediliyor. İnsanlar evlerinde renkli camlardan yaydıkları ahlak ve kültürlerle besleniyor, toplum öyle şekilleniyor. Kendilerini öylesine ihtisaslaştırıp iş bölümüne gittiler ki, ev hanımlarını bağlıyacak kanallarla evlilik ve dizi proğramları, gençliği bağlıyacak spor proğramları, kahveden vakit ayırıp eve gelenlere de siyasi proğramlar istemediğin kadar var. Durumu Sadık Albayrak şöyle tanımlıyor; “insanlığa karşı bilinçli, planlı, teamüden işlenen bir cinayetle karşı karşıyayız. İnsanlığın ufkunu ortadan kaldıran, değişim iradesini kıran, insanı böcek düzeyinde sunan bir kültür ve sanat … egemen hale getirildi.” Aslında bu sistem kendi kendini kirletme ve insan aklını yok etme savaşıdır.
Bence Doğan Medya Gurubu bünyesindeki “yeni liberallerle” “sahte solcularla” iktidara yaranmak için muhalefeti dizayn etme bilgiçlikleriyle, Cumhuriyetçi görünüp cumhuriyeti yıkma taşeronluğunda öncü olmakta geri kalmadı. Eşini romancı olarak parlattılar, Elif Şafak’ın eşi ünvanıyla Fetullahçı birinin yönetiminde “Radikal” isimli gazeteleriyle “sol” kılığında Cumhuriyeti ve Atatürkü karalamayi geçmişi darbeyle suçliyarak darbeci amaçlarını gizledikleri bir sığınakları olmuştu. Övgüler dizdikleri Abant Toplantıları 15 Temmuz darbesinin siyasi kadrolaşmaları olduğu hala yeteri kadar anlaşılamadı. Türkçe Olimpiyatları adıyla kitle sempatisi yaratmaya yardakçılık etmeyi en güzel bu gurup yapıyordu.
Satılınca bu huylarından vazgeçerler mi? Hayır. Sahte yüzlerini anlatılarak teşhir edemeyiz. El değiştirirse bağlandığı yer nedeniyle halkın önemli bir kesimi ayılır. Miliyet, Vatan, Sabah gazetelerinin düştüğü perişanlığa bunlar da düşecek.
Azimet Gürbüz
25.03.18