Hani denir ya; “konuşsam dilim elvermez, sussam gönlüm elvermez.” Türkiye’de 12 Mart 1971 Darbesi ve 12 Eylül 1980 Darbesi dönemlerinde insanların beynine çakılan, bugün de beni hala rahatsız eden, duymak istemediğim sözler vardı. Cuntaların komutanları tarafından, radyo ve televizyonlarda, sürekli, “ülkemizin birliği ve halkımızın huzuru için şer odaklarının fitne ve fesatlarına milletimizin itibar etmemesi en büyük arzumuzdur.” Derlerdi. Son günlerde ya da milletvekili listeleri belirlendikten sonra ayni anlamı vurgulayan benzer sözlerle CHP içinde birlik ve beraberlik vurguları rahatsız edici boyutta. Endişe niye? Üyelere güvensizlik niye? Hele hele parti görevlileri niye bu konulara vurgu yapar, gerçekten anlayamıyorum. Yahu çıkın deyin; İzmir’de partimizi bilgisiyle çalışkanlığıyla kitle içindeki bağlarıyla, ülkemizi AKP istibdadından kurtaracak dirayette, toplumu dönüştürecek demokrasi kültürüne haiz, bu arkadaşlarımıza herkes destek olmalıdır. Özellikle üyelerimizin tabanda hergünden daha aktif olmalarını istiyoruz. Söyleyin.! Savunun! İşlenen suçları üye işlemez. Bu üye öyle endişe edilecek bir üye olsaydı bu parti bugünlere gelmezdi, sizi de o makamlara taşımazdı.
Duyuyoruz, görüyoruz ve okuyoruz ki; listeler belirlenirken, Büyükşehir Belediyesi Başkanı ve İl Başkanı birlikte istediklerini listeye almak için Ankara’da uğraş veriyorlarmış. Ayrıca hayır yok öyle bir şey diye, niye yalanlıyorlarsa. Üyeyi bu kadar ciddiye alıyorlar. İstediklerini başardılar ya da başarmadılar. Ama Belediye Başkanının il ilçe kongrelerinden beri yaptıklarını anlaşılan herkes demokratik buldu, sindirdi, yeni bir güne günaydın diyor. Üyenin sağduyuya davet edilmesi bugün mü aklınıza geliyor? Peki A’ların ekibinde olmayan arkadaşların emeğine parasına çabasına yazık değil mi? Şu İzmir çukurunda bir parti görevlisi yok mudur ki; açık açıkca yahu bu parti babanızın malı değil diye haykıracak.
Parti üyeliği ile parti sempatizanlığı aynı şey değil. Parti üyesi, partinin proğramını ve tüzüğünü okuyarak, partideki siyasi mücadelede, parti aktivitelerinde yer almayı öncelikle kabul etmiş ve benimsemiş kişidir. Parti üyesini seçim sürecinde partisinin aleyhine davranabileceğini düşünmek, işlenen günahların açığa çıkmasının üstünü örtme korkusu değilse nedir? Neden endişe ediliyor? “Biz nasılsa ekibimizin bir kısmını yukarı taşıdık, sıkı durun çatlak seslere olanak tanımayın” anlayışının demokrasiyle bir ilgisi olmadığı üyeye saygısızlık olduğu akla gelmiyor mu? Partideki demokrasinin özellikle İzmir’de kamu gücü himayesinde, sadece bir sandık yarışı olduğu, açık seçik ortadayken,” iyi ama bak AKP’den kurtuluyoruz” cilası hangi kirliliğe şemsiye olur. Folkartların Bornova semalarına saplanan hançerlerine mi yoksa Basmane Çukuruna dikecek yeni kazığına mı?
Önümüze dayatılan listeye karşı parti üyesi nasıl oy kullanacağının bilincindedir. Ancak listede yer alanların “folkart solculuğu” konusunda ne düşündüklerini, ülkemizi nasıl demokrasiye kavuşturacaklarını da bilmek isteriz. Bunu Genel Başkan’dan ve Sayın Muharrem İnce’den değil kendilerinden duyup bilmek istiyoruz.
Okuyanların bilmesini isterim ki; ben aday olmadım. Bu yapının ne yapacağını çoğu zaman yalnız kalsam da çok net biliyordum.