Bir varmış, bir yokmuş…
Domatesin vahşi türlerinin Columbus öncesi dönemde ilk defa Güney Afrika’ da bulunan And Dağları ile Peru – Ekvator – Bolivya bölgelerinin arasında kalan bölge üzerinde yetiştiği düşünülür.
Orta Amerika ve Meksika’ ya getirilişi ise, kuzeye doğru yerlilerin göç etmesiyle getirildiği kabul edilir. Yerlilerin göç ettiği bu bölgedekiler tarafından Lycopersicon sp.(domates) bitkisine ait olan meyveye genel ifadeyle “tomate”, “tomato” ismi konulmuştur. Bu isimlerin verilmesinin sebebi; kullanılan yerel dilde “tomati” kelimesinin sulu meyvelerde çok çekirdeği olan anlamında olmasından dolayıymış.
Araştırmacılar tarafından, domatesin 3 Ağustos 1492′ de denize açılmış olan Christoper Columbus’ un 12 Ekim 1492 tarihindeki Amerika’yı keşfetmesinden sonra, 1550′ li yıllarda Avrupa’ ya taşındığı söylenir.
Domatesi ilk İtalyanlar tüketmeye başlamışlardır. 1570′ li yılların içerisinde İngiliz ve İspanyol’ ların domatesi süs bitkisi olarak yetiştirdiklerini kanıtlayan deliller vardır.
Fransızlar “pomme d’ amour”, İngilizler “love apple”, İtalyanlar ise “poma d’ oro” ismini koymuşlardır. Pek çok Avrupalı için Aşk Elmasıydı. Çünkü domatesin insanları romantik yaptığına inanılıyormuş.
Domates ile ilgili başka bir ilginç hikaye daha vardır. M.Ö. 6. yüzyıl İran döneminden, 1550′ lerdeki İtalya dönemine kadar, Napolili olan fakir insanların imkansızlıklarla boğuştuğu dönemde pizzaların üzerine domatesi eklemeye başlayıncaya kadarki ortalama 2 bin yıllık süre içerisinde bütün pizzalar domates kullanılmadan pişirilmiştir. Domates 18. yüzyıl ortalarından sonra İtalya’ da fark edilerek pizzaların üzerinde de kullanılmaya başlandığından, yetiştirilmesi yaygınlaşmaya başlamıştır.
1840′ lı yıllara kadar Kuzey Amerika’ da da zehirli olduğu düşünülerek domatesin yetiştirilmesi maalesef yaygınlaşmamıştır.
Türkiye Domatesle İlgili 300 Yıllık Geçmişe Sahip Olabilir…
Domatesin Türkiye’ ye gelişi hakkında net bir bilgi olmamakla birlikte araştırmacılar, Avrupa’da gösterdiği gelişimle paralel olarak ortalama 300 yıllık bir geçmişe sahip olabileceği düşünmektedirler. İlk dönemlerde yeşil haliyle tüketilmeye başlandığı ve Frenk Badıcanı diye isim verildiğiyle ilgili kayıtlarda bulunmuştur.
Bunun yanında Lale Devri döneminde III. Ahmed için vezirlik yapmış olan Damat İbrahim Paşa’ nın 1723 yılında aylık olarak tutmuş olduğu masraf defteri kayıtlarında domates alınmış olduğuna dair bilgilere rastlanmıştır.
Peki Fatih Sultan Mehmet Domatesi Neden Yasaklamıştır?
Topkapı Sarayı’ ndaki bir el yazmasının yeni bulunması ve okunmasıyla ortaya çıkan, bugüne kadar bu el yazmasının okunmamış olmasından dolayı gizli kalan bir olay keşfedilmiştir. Bu el yazmasında, İstanbul’ un fethi zamanında Sultan Mehmet Han’ ın domates kullanılarak zehirlenmeye çalışıldığı öğrenilmiştir. İstanbul’ un fethi sonrasında kullanılmaya başlayan adıyla domates, Fatih tarafından çok sevilmekteymiş.
Bu durumun Bizans işbirlikçileri tarafından öğrenilmesiyle ve o sene havaların iyi olmasıyla birlikte İznik bölgesinde özel olarak turfanda domates yetiştirilmiş. O dönemde özel olarak yetiştirilen ve şu an maalesef olmayan Admetos domateslerinin Üsküdar tarafından bugünkü adıyla Ortaköy dolaylarına getirildiği öğrenilmiştir. Özel olarak yetiştirilen domatesleri bu bölgeye getiren iki kişi, getirdikten sonra yakalanarak Kız Kulesi’ nde çuvalın içerisine konulduktan sonra diri diri denize atılmışlar.
Domatesin mutfakta kullanılması Osmanlı’nın mutfak kültürünü değiştirmiştir. Osmanlıda kullanılan tatlı ve ekşi soslar, domates sayesinde tek bir tat olan salçaya dönüştürülmüş. Osmanlı’da domatesin kırmızı olarak tüketilmemesi ise başlıca iki nedene dayandırılmıştır. Birincisi domatesin renginin gittikçe kırmızılaşması nedeniyle domatesin bozulduğu, ikincisi ise kırmızı renkli domatesin şeytan meyvesi olarak düşünülmesidir. Bu sebeplerden ötürü kırmızı renkli domatesin Osmanlı’da kullanımının yaygınlaşması ancak 19’uncu yüzyılda gerçekleşmiştir.
Domatesin zehirli olduğu düşünülmekteydi...
Aslında pek haksız sayılmazlar. Domatesin içerdiği asitten dolayı zehirlenme görülebilir. Özellikle çok fazla yeşil yani olgunlaşmamış domates yemek bu duruma neden olur. Avrupa’da yaşayan zengin insanlar yüksek kurşun içeriğine sahip kalaylı tabaklardan yemek yiyorlardı. Domatesi bu tabaklarda yiyen insanlarda zehirlenme ve ölümlere yol açmıştı. Çünkü asit içeriği nedeniyle kurşunun çözülmesine ve kurşun zehirlenmesine neden oluyordu. Ancak fakir insanlarda bu durum gözlenmiyordu. Fakir insanların tahtadan yapılma tabaklarda yemek yemeleri bunu önlüyordu. Bu durum o zamanlarda domatesin zehirli sanılmasına neden olmuştu. Bu nedenle 1800’lü yılların sonuna kadar özellikle fakir insanlar tarafından yiyecek olarak tercih edilmiştir.
Bir zamanlar zehirli olduğu düşünülen domates şimdi birçok yemeğin temel maddesi haline gelmiştir. İlerleyen zamanlarda ise, domates yemeklere tat vermesi için kullanılmaya başlanmış, salçanın yaygınlaşmasıyla da Türk mutfağındaki neredeyse her yemekte kendine yer bulmuştur.
Domates de tartışma konusu: Sebze mi yoksa meyve mi olduğu…
Amerika’da 19. yüzyılın sonuna kadar domates meyve olarak tanımlandı. Çünkü sebzelerde %10 vergi verilmesi gerekiyordu. Bu vergiden kaçmak isteyen insanlar domatesi bir meyve olarak kabul etti. Ancak bir Yüksek Mahkeme bunun bir sebze olduğu ve vergi verilmesi yönünde karar verdi. Günümüzde botanikçiler domatesi meyve olarak kabul etmektedir.
Domates taze ya da endüstriyel olarak işlenmiş halde tüketilir. Yapılan çalışmalarla, domates ve domates ürünleri antioksidan etkileri olan askorbik asit (Vitamin C), flavonoidler, A, B vitaminleri, potasyum ve demir mineralleri açısından zengin olduğu belirlenmiştir. Lif açısından zengin olması nedeniyle mide bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Kabızlığı önlediği gibi, iyi bir idrar söktürücüdür. Kanseri önlemede etkili, kalp hastalıklarına karşı korur. Cilde tazelik verir. Aynı zamanda likopenin ana kaynaklarındandır. Yetişirken doğrudan güneş ışığı alan domateslerin likopen içeriği, serada yetişenlere göre daha yüksektir. Aynı zamanda dalında kızaran domateslerin likopen içeriği, hasat sonrası kızaranlara göre daha fazladır.
Ülkemiz ABD, Çin'den sonra Dünya'nın en büyük üçüncü üreticisidir. En çok Bursa (salçalık) ve Antalya'da yetiştirilmektedir. Bunları Çanakkale, İçel, Manisa izlemektedir. Günümüzde ise taze olarak tüketilmesinin yanı sıra, büyük yoğunluğunun endüstriyel olarak işlenmesi ile salça, ketçap, soslar, domatesin kurutulurak ve marine edilerek tüketilmesi hem yurt içi hem de ihracatta önemli bir yer tutmaktadır. İhracatta önümüzdeki süreçte daha da değerlenip pazar payı artacaktır.
İnanıyorum ki, domatesin öyküsünü ve faydalarını öğrenince domatese olan sevginiz ve ilginiz daha da artacak!
Amerika keşfedilmeden domates nasıl geldi fatih zamanına