İkinci Dünya Savaşı sonrasında hızla artmaya başlayan nüfus ve sanayileşme, tarımda önemli değişimlere sebep olmuştur. Bu değişim tarımda verimliliğin artmasına yol açabilecek ıslah edilmiş tohumların kullanılması, mono kültür, kimyasal girdiler, tarımsal mekanizasyon ve buna bağlı olarak daha çok yakıt kullanımı ve yeni tarım alanlarının açılması olarak belirlenmiş ve adına ’’Yeşil Devrim’’ denilmiştir. Ancak çok geçmeden 1970’li ve 80’li yıllarda bu uygulamaların getirdiği önemli çevre sorunları ortaya çıkmaya başlamıştır. Örneğin önceleri doğanın kendini yenileyebileceği düşünülerek bu sorunlar çok ciddiye alınmazken, insan sağlığını tehdit etmeye başladığında çevreyi yok sayarak tarım yapılamayacağı anlaşılmaya başlanmıştır.
Dünyada gelişmiş ülkeler yıllardır tarımsal üretimlerini sonuna dek desteklerken, gelişmekte olan ülkelerde tarımsal üretimin azaltılması için telkin ve baskı yapılmıştır. Bu telkinleri yapan kurumların başında gelen Dünya Bankası, 2008 yılında yaptığı bu hatadan dönerek “Dünya Ekonomisinin Kurtuluşunun Tarımda’’ olduğunu itiraf etmiştir. Bu açıklamaya ek olarak Harvard Üniversitesinden gelen “Geleceğin Mesleği Tarım Mühendisliğidir” ifadesi de tarımsal faaliyetlerin öneminin artışına neden olmuştur.
Günümüzde artık insanoğu Dünya ve Türkiye’de tarımın önemini tekrar keşfetmeye başlamış, uzun yıllardan beri özellikle gelişmekte olan ülkelerin politikalarında önemi göz ardı edilmiş olan tarım, bugün dünya ekonomilerinde stratejik önemi ve ekonomik değeri ile yüksek bir sektör konumuna gelmiştir.
Peki Sürdürülebilir Tarım Nedir?
Sürdürülebilir tarım, toprağa ve çevreye zarar vermeden, kalıcı, ekonomik bir üretim sisteminin oluşturulmasıdır. Sürdürülebilir tarımın amacı, toprak verimliliğini gelecek nesillerin bugün ki nesillerin sahip olduğuna eşit ya da daha yüksek ve kaliteli üretim sağlayacak şekilde korunmasıdır. Sürdürülebilir tarımın en önemli faktörlerinden biri topraktır. Toprak insanoğlunun gıda ihtiyacını karşılamak için yapılan bitkisel üretimin temelini oluşturmaktadır. Toprak olmadan bitki üretimi, bitki üretimi olmadan da hayvansal üretim dolayısıyla insanlığın varlığını sürdürmesi imkansızdır.
Toprak verimliliğinin korunması için ekim nöbeti uygulaması bir zorunluluktur. Ekim nöbeti uygulamak, topraktaki organik madde miktarını artmasına katkıda bulunmakta ve tekrar ürünü ekildiğinde yüksek verim potansiyeli ve karlılık sağlamaktadır. Sürekli aynı ürünün yetiştirildiği topraklarımızın fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısı bozulmakta, hastalık ve zararlılar nedeniyle ortaya çıkan ürün miktarı da azalmaktadır. Yani üst üste aynı ürünün tarımı yapılması ekonomik anlamda da çiftçileri zorlamaktadır.
Ekim nöbeti üretim sezonuna bağlı olarak aynı toprak üzerinde farklı türlere ait bitkilerin ya da sebzelerin yetiştirilmesidir. Ekim nöbeti ya da münavebe planlaması, organik tarımda öncelikli uygulamalar arasında yer alır. Yönetmelikte, bitkisel ürünlerin yetiştirilmesinde; toprak verimliliğinin arttırılması ve devam ettirilmesi için, ekim nöbeti uygulamaları ve ekim nöbetinde yeşil gübreleme, derin köklü bitkilere ve çapa bitkilerine yer verilmesi, hastalık, zararlı ve yabancı otların kontrolü amacıyla da uygun ekim nöbeti programı hazırlanması gerektiği belirtilmektedir.
Ekim nöbetine gereken önemi vermek için yararlarını bilmek gerekir. Örneğim, Pamuk yetiştirilen bölgelerimizde en önemli hastalık olan Verticillium ve Fusarium solgunluğu üst üste pamuk tarımı yapılan tarlalarda çok tahribe neden olmaktadır. Hastalığın konukçusu olmayan bitkilerin (buğday, mısır, yonca gibi) pamukla münavebeye (rotasyon) sokulması hastalık şiddetini düşürmektedir. Örneğin, Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü’nde yapılan bir çalışmada, devamlı pamuk ekildiğinde bitkilerde % 49 oranında solgunluk hastalığı görüldüğü halde, buğdaydan sonra ekilen pamuklarda solgunluk hastalığına yakalanan bitki oranının % 6’ya, mısırdan sonra pamuk ekildiğinde % 2’ye düştüğü belirlenmiştir. Ekim nöbeti uygulanan tarlalarda pamuk ekilişlerinde fide kök çürüklüğü etmenlerinin neden olduğu fide kurumaları da önemli oranda azalmaktadır. Üst üste buğday ekilişleri sonucu başta kök hastalıkları olmak üzere hastalık etmenlerinde artış görülmekte, verim azalışları ortaya çıkmaktadır. Keza son yıllarda mısırda ortaya çıkan hastalık etmenlerinin yaygınlaşmasında da ekim nöbeti yapmaksızın mısır tarımı yapılmasının etkisi söz konusudur.
Ekim nöbeti uygulaması yabancı otların yoğunluklarının azaltılması yanında topraklarımızda herbisit (yabancı ot ilacı) birikimini ve aynı ürünlerde aynı herbisitlerin kullanımının neden olabileceği yabancı otlardaki herbisitlere karşı dayanıklılık oluşumu riskini engelleyecek veya geciktirecektir. Bu nedenle yabancı otlarla mücadelede çapalama ve ilaçlı mücadeleye ek olarak münavebeden de yararlanabilmekteyiz.
Tarlamızda uzun yıllar aynı bitkiyi yetiştirmek istediğimizi düşünelim; her sene o bitkinin kullandığı bitki besin maddelerini toprağa versek dahi birim alandan aynı miktarda ve kalitede ürün elde edemeyiz. Aynı bitkinin her sene aynı tarlada yetiştirilmesi toprak yapısının tek yönlü olarak bozulmasına, erozyon zararının çoğalmasına, toprağın vereceği ürünün her sene azalmasına yol açacağı unutulmamalıdır. Bu durumda o bölgede belirli hastalık, zararlı ve yabancı otların katlamalı olarak çoğalacağı da göz önünde bulundurulmalıdır.
Eğer bir tarım arazisinde sürekli olarak aynı kültür bitkisi yetiştirilirse buna tek bitki tarımı (mono kültür) denir. Tek bitki tarımında yıllarca değiştirilmeden aynı bitkinin sürekli yetiştirilmesi sonucunda toprak yorgunluğunun yanı sıra, hastalık ve zararlılarda aşırı derecede artış olduğu görülmektedir. Buna paralel olarak da tarımsal ilaçların yoğun ve bilinçsiz kullanımı nedeniyle doğal bitki varlığının yok olduğu, faydalı organizmaların populasyonunun azaldığı veya yok olduğu dikkati çekmektedir. Ayrıca tek bitki tarımı uygulamalarında birim alandan daha yüksek verim almak amacıyla tarım alanlarında kullanılan kimyasal ilaçlar doğal dengenin bozulmasına, çevrenin kirlenmesine, ürünlerde ilaç kalıntılarına, özellikle kimyasal gübreler yeraltı sularında kirlenmeye neden olabilmektedir. Çünkü yüksek verim alma isteği aşırı gübre kullanımını teşvik etmektedir. Bununla beraber tek yönlü toprak işleme uygulamaları ve benzer bitki sıklığı birim alandaki yabancı ot populasyonunun da artmasına neden olmaktadır.
Her şeyden önce ekim nöbetinde daha fazla gelir sağlayacak ürünlere yer verilmelidir. Ekim nöbeti sistemine girecek ürünlerin iyi ve istikrarlı bir pazara sahip olması istenir. Uygulanacak ekim nöbetinde yer alacak ürünlerin seçiminde arazi yapısı önem taşımaktadır. Kış aylarında su tutan arazilerde münavebe bitkisi olarak mısır, susam, soya gibi yazlık ürünler yetiştirilmelidir. Bitki koruma sorunlarının (hastalık, zararlı, yabancı ot) önemli olduğu bölgelerde pamuk ile yapılacak münavebede buğday gibi kışlık ürünlere yer verilmelidir.
Ekim nöbeti sistemlerinde öneride bulunmak gerekirse;
1 yıl mısır-2 yıl pamuk
1 yıl pamuk- 1 yıl buğday+soya
2 yıl pamuk-1 yıl buğday+soda
2 yıl pamuk-2 yıl yonca
2 yıl pamuk-1 yıl mısır
1 yıl soya-2 yıl pamuk
Ekim Nöbeti (Münavebe) Sistemine Göre Ekim Yapılmayan Tarım Arazilerine Tarımsal Destekleme Ödemesi Yapılmayacak!!
Bitkisel Üretime Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ ve Tebliğ de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ hükümleri gereği "2018 üretim yılından başlamak üzere, örtüaltı üretimler ve çeltik hariç olmak üzere bir parsele aynı tek yıllık bitki arka arkaya üç kez ekilirse, desteklemelerden yararlanamayacaklar’’ hükmü ile 2018 yılından itibaren bitkisel üretim desteklemelerinden yararlanmada münavebe şartı getirilmiştir.
2018 ve 2019 üretim yıllarında aynı ürünü yetiştirmiş/yetiştirecek olan ve 2020 üretim sezonunda da aynı ürünü yetiştirmeyi planlayan üreticilerimiz, Tebliğin İlgili maddeleri gereğince hem mazot/gübre desteğinden hem de varsa fark ödemesi desteklemeleri gibi diğer bitkisel üretim desteklemelerinden faydalanamayacaktır. Söz konusu desteklemeler, mazot/gübre desteği ve fark ödemesi desteklemeleri gibi diğer bitkisel üretim desteklemeleridir.
Bu nedenle üreticilerimizin desteklemelerden faydalanabilmeleri için 2019 üretim yılında ana ürününü hasat ettikten sonra yöre ekolojisine uygun vejetasyon süreleri kısa baklagiller ya da buğdaygiller ve baklagiller yem bitkilerinin veya bunların karışımlarının ekilmesi hususunda İl/İlçe Müdürlüklerimizce üreticilerimize tavsiyelerde bulunulup, çiftçilerimizin bu ekilişlerini Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) kayıt ettirmeleri gerekmektedir.
Özetle, burada çiftçiden yetkili kamu kurumlarına kadar her noktada ‘tarladan çatala’ dediğimiz tüketim zincirinde olan herkese görev düşmektedir. Sürdürülebilirliği sağlamak için sorun teşkil eden, problem yaratan durumu geçici çözümler ile değil kalıcı fayda sağlayacak, teşvik edecek çözüm önerileriyle, eğitimlerle, ekonomik olarak da devletimiz destek vermelidir. Gerekirse görsel ve yazılı basın kullanılarak, bilinçli çiftçi, bilinçli tüketici, okuyan, araştıran ve geliştiren bir toplum olmak adına sorumluluk bilinciyle yaklaşarak elimizi taşın altına koymamız gerekir. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, ne olursa olsun her ülkenin tarımsal destekleme programlarını gündemlerinden eksik etmemesi ve tarımsal üretimin devamlılığını sağlayacak tedbirleri alması gerekmektedir.
Ülkemizin bu zor günlerinde toplum olarak birbirimize kenetlenmemiz gerekiyor.Köylü milletin efendisidir sözününde anlamının daha değerli olduğu bu günlerde millet olarak tarımın daha bilinçli ve teknik olarak yapılması konusunu köşenize taşımışsınız.Kaleminize sağlık Pınar Hanım