Evettttt, gelelim kuru fasulyenin faydalarına..
Efenim dün 90’lar 2000’ler konserindeydim. Sırasıyla DJ Hakan Küfürdür, Yonca Evcimik, Mansur Ark, Çelik, Cartel, Nez, Burak Kut ve Hakan Peker sahne aldı. Konser muhteşem ötesiydi. Sadece bizim jenerasyon değil, bu zamanın gençleri de eşlik etti şarkılara. Herkes neredeyse tüm şarkıları ezbere biliyordu. “Ah eski şarkılar” diye boşuna demiyoruz. Çünküm eskiler eskimiyor, yeniler eskiyor artık.
Konsere dair kısa kısa birkaç not düşmek geldi içimden. Hem sizlerle paylaşayım hem de gelecekte hatırlayayım diye. Gerçi unutmam/unutamam, o ayrı konu.
Dj Hakan Küfürdür eşliğinde önce Yonca Evcimik çıktı sahneye. Nasıl tatlıydı anlatamam size. 59 yaşında kıpır kıpır bir hatun çıktı sahneye. Dans grubuyla coşturdu hepimizi. Bağıra çağıra, dans ederek eşlik ettik sevgili Yonca’nın şarkılarına.
Mansur Ark da ayrı bir tatlılık örneğiydi. Yahu insan hiç mi değişmez. Sanki bir yılda takılıp kalmış, bir daha ilerlememiş gibiydi görüntüsü. Bu arada ekranda her şarkıcının söylediği şarkının eski klibi yayınlanıyordu. Örneğin Mansur’un klibinde acayip dekolteli, fantezi kıyafetli kadınlar dans ediyordu. Yeniler bilmez, eskiden daha rahattı insanlar. Şimdiki gibi Gülşen’e saldırdıkları gibi saldırmıyorlardı.
Sonrasında sıra Çelik’e geldi. Çelik tam bir hayal kırıklığı oldu hepimiz için. Performansı berbattı. Şarkılara estetik katayım derken içine etti, özünden saptı. Muhabbeti de saçma sapandı. Ha bir de zafer işareti mevzusu var. Ben iki elim hayada zafer işareti yapıyordum. Benim tarafımda tek ellerini kaldıran olduğum için Çelik beni gördü. “O ne yaa” tarzı bir işaret yaptı bana. Sonra heavy metal işaret yaptı, böyle yap dercesine. Sonra şarkı bitince “Türkiye Cumhuriyetimiz’de bu bayrağın altında” ile başlayan gereksiz bir cümle kurdu sevgili Kemalist Çelik. Ben de Çelik sahneden gidene kadar yorgunluktan kollarım kopsa da zafer işareti yaptım. Dedim ya, her yönüyle hayal kırıklığıydı Çelik.
Sonrasında Cartel geldi. Normalde bu grup 4 kişiydi ama grup dağılınca 2 kişi gelmişti konsere ama hiç aratmadılar diğerlerini. Nasıl coşturdular bizi anlatamam. “Cartel bir numara en büyük” dedikçe, hop hop hopladık topluca.
Cartel sonrası muhteşem kostümü ve kıvrak danslarıyla Nez geldi. Aman Allahım, nasıl güzel bir kadın ve nasıl güzel bir performans. Tam bir sahne kadınıydı. Seyircileri nasıl coşturacağını ve sahnede nasıl coşacağını iyi biliyordu. Zaten bilenleriniz bilir, Nez eskiden beri hep kıvrak hep göz alıcıydı.
Nez’den sonra Burat Kut, sonra da Hakan Peker çıktı sahneye ama ben önce Hakan’dan bahsedeceğim. Burak’ı sona bırakacağım.
Hakan Peker gecenin en yaşlı 90’lar sanatçısıydı ama en genciydi valla. Yahu insan bi gıdım yaşlanmaz mı. İki seçenek var. Ya estetik yaptırdı (Ki bildiğim kadarıyla estetiği yok) ya da gençlik iksirini buldu da bizden saklıyor. 61 yaşında bir insan nasıl böyle gözükebilir. 90’larda neyse hala o Hakan Peker. Yani ayaklı 90’lar. Tabi ki kıpır kıpır ve kıvrak aynı zamanda. Şarkılarının tamamı eşlik ettik seyirciler olarak. Sanki önceden ezber yapıp gelmişiz gibi. Harikaydı yaaa.
Ve canım Burak Kut. Onu en sona sakladım, çünküm gecenin bir numarası oydu. Allahım nasıl tatlı, nasıl güzel, nasıl coşkuluydu. Dansları bizi bizden aldı. Biz bir ara kızımla o bize bakarken el salladık ve Burak gördü, o da bize salladı. Cenneti bulmuş gibi sevinç çığlıkları attık ha. Gerçek bir sanatçı, gerçek bir şovmen Burak Kut. 5000 kişinin tıklım tıklım doldurduğu sahnede yer yerinden oynadı resmen. Burak Kut da hiç yaşlanmamış, minyon haliyle kalmış. Sıcaklığından, efendiliğinden, duruşundan zerre bişey kaybetmemiş. Öyle tatlı, öyle takdire şayan...
Yani anlayacağınız, dolu dolu bir gece/bir konser geçirdik biz. Bir şarkıcıya verilebilecek en büyük hediye, sanırım izleyicilerin şarkılarına katılımı, şarkılarını ezbere bilip eşlik etmesi ve sevgiyle/ilgiyle katılım göstermesi. Bir şarkıcının ölümsüz olmasının koşulu da bunlar olsa gerek. Ki zamane şarkıcıların çoğu bu duyguları tadamayacak maalesef. Bizim zamanımız hep hatırlanacak, bu zamanlar unutulup gidecek bu gidişler.
90’lara, 90’lılara, 90 sevdalılarına sevgiyle...