Dün geceden beri yazıp yazıp siliyorum duygularımı, düşüncelerimi, isyanımı, öfkemi. Bir yanım diyor yak yık her şeyi. Diğer yanım diyor sükunete erdir öfkeyi...
Konumuz tabi ki seçim...
Hepimizin heyecanla beklediği ama hüsranla sonuçlanan seçimleri geride bıraktık. Daha doğrusu birinci bölümünü. Birçok kişi adı gibi emindi artık bir şeylerin değişeceğinden. Bir sürü varsayım ortaya atıldı, binbir sebeple düzenin kesin değişeceği varsayımı yapıldı. Ben ise elimde olmadan hep uzak oldum tüm bunlardan. Karamsar bir insan olduğumdan değil. Birilerini çok iyi tanıdığımdan ve tanımanın beraberinde getirdiği iç huzursuzluğundan ama yine de inanmak istedim değişime.
Keşke yanılsaydım...
Keşke tüm iç huzursuzluğum boşa çıksaydı...
Abartılı kritik yapmadan şunları demek istiyorum. Bu seçimle beraber görmüş olduk ki, bu halkın çoğunluğu başına gelecek her şeyi hak ediyor. Fakirliği de, eşitsizliği de, adaletsizliği de, birçok kötü şeyi de ve maalesef bizler hak etmesek de onlardan dolayı biz de cezalandırılıyoruz tek tek. Gerçi asgari ücretle geçinemediği ve açlıktan nefesi koktuğu halde TOGG sevinç çığlıkları atan, “Ez beni” diye arabanın önüne yatan bir zihniyetten fazla bir şey beklenmez zaten. Ancak takıldığım ve beni kahreden nokta bu değil, deprem illeri.
Bildiğiniz üzere çok büyük bir felaket yaşadık. Özellikle 10 ili derinden etkileyen ve on binlerce kişinin vefat ettiği deprem felaketi tüm ülkeyi sarstı. Deprem bölgelerinde hem çarpık yapılanmadan dolayı ölümler oldu hem de bazı bölgelere yardımın geç gitmesi ölümleri arttırdı. Hepimiz birlik olup depremzedelere, enkaz altında kalanlara yardıma koştuk. Depremzedeler öfkeliydi devlete. Geç giden yardımlar ve bunların neden olduğu ölümlerden dolayı. Şuanda da berbat durumdalar ve yardıma muhtaçlar. Peki ne oldu seçimde? Bu öfke nasıl yansıdı oylara? Deprem illerindeki sandıkların çoğundan iktidar çıktı. Bazı kişilerin iddia ettiği gibi oralarda vatandaşlık verilmiş mülteciler değildi sadece oy veren. Yörenin halkı çoğunluktaydı oy verenler arasında ve bu yetmezmiş gibi daha da kötüsünü yaptılar. Adıyaman’da, Hatay’da, Maraş’ta sokağa dökülüp halaylar çektiler.
Enkazların yanında!
ENKAZLARIN YANINDA!
Şimdi sözüm iktidara oy veren depremzedelere:
Deprem olduğunda haftalarca doğru dürüst uyumadım ben. Haftalarca gözümün yaşı dinmedi. Yüzüm şişti ağlamaktan. Şahit olduğum her depremzede için ayrı ağıt yaktım burada. Evimi barkımı unuttum sizlere yetişeceğim diye. Acınız acım oldu. Sizinle beraber ağladım, sizinle beraber bağırıp çağırdım. Boğazımdan lokma geçmedi günlerce sizleri düşünmekten.
Benim gibi birçok insan aynı durumdayken ve yakınlarınızın ölüsü hâlâ enkazın altındayken siz nasıl halaylar çektiniz ha!
Molozların arasında cesetler doluyken hiç mi utanmadınız, ar etmediniz ha!
İhmaller sonucu onca insanın cansız bedeni var hala enkazların altında ve deprem illeri henüz tamamen enkazları kaldırmadı. Ananız, babanız, bacınız, kardeşiniz, kocanız, sevdiğiniz, çocuklarınız, dostlarınız, sevdiğiniz insanlar ihmalden canlarını yitirdi ve sizler buna rağmen iktidara oy verdiniz. Bu da yetmedi, halaya durdunuz ha!
Aklım, mantığım, vicdanım almıyor bunu. Elbette oy vereceğiniz kişiyi seçmeniz sizin özgür iradeniz. Bana göre dünyanın en büyük yanlışı olsa da, irade de sizin vicdan da. Sonuçta herkes kendi kalbinin ekmeğini yer! Fakat ben, bu halay çekme kısmından kopamıyorum bir türlü aga! Sanki ölülerin üstünde tepinilmiş gibi hissediyorum ve çıldıracak gibi oluyorum bu duyguyla...
Ve oy kullanmış olan tüm yandaşlar!
Siz bu seçimle beraber umutlarımı öldürdünüz benim. İnancımı yitirdim sayenizde. Birazcık umut vardı içimde sıkıca tutunduğum. Onun da ırzına geçildi, katledildi sanki. Sağım da solum da puşt zulasıymış meğer. Anladım ki, Tezer Özlü’nün dediği gibi burası bizim ülkemiz değilmiş. Bizi öldürmek isteyenlerin ülkesiymiş! Canım Hrant Dink düşüyor aklıma. Diyordu ki “Yüreğim kuş gibi. Nereye konsam olmuyor”. İşte benim de konacak bir dalım kalması âdeta. Benim umutlarımı yıkan her kim/kimlerse, HAKKIMI HELAL ETMİYORUM ben!
Ha bu arada, şimdi öldüm belki ama yine dirilmesini bilirim/biliriz! Lügatımızda pes etmek yok sonuçta. Biraz üzüleceğiz ve sonra daha da güçlü bir şekilde ayağa kalkıp