“24 Ocak” dendi mi, hiç şüphesiz bağımsız lâik Türkiye ülküsünün yılmaz kalemi Uğur Mumcu’nun katledildiği gün gelir aklıma.
26 yıl önceki meşum “24 Ocak”!
Aynı zamanda 39 yıl önceki 24 Ocak’ın acı anısını da hatırlarım.
24 Ocak 1980 “istikrar tedbirleri” olarak da anılan kararlarla, Türkiye ekonomisini ithalata bağımlılıktan kurtarmayı amaçlayan sanayileşme hedeflerinden vaz geçildi; IMF-Dünya Bankası’nın öncülüğündeki yeni uluslararası sermaye düzenine tam bağımlı bir “yükselen piyasa” olarak eklemlenme kabullenildi.
Aynı yıl 12 Eylül darbesiyle başlayan uygulamalar, bu kararların çalışanlar için sosyal ve ekonomik sonuçlarının ne kadar yıkıcı olduğunu gösterdi.
Ama yalnız bu sonuçları değil acı olan.
Bu kararlar öncesi 1978-79 krizine denk gelen IV. Beş Yıllık Kalkınma Plânı’nın başına gelen de, bugünümüze dair dersler taşıyan hüzünlü bir tecrübeydi.
* * *
Bugün ekonomimizde ABD Başkanına “ekonominizi yıkarım ha!” deme cesaretini veren zaaflar o günlerde de vardı.
O gün de sanayimiz, yatırım malları ve ara malı girdiler bakımından ithalata bağımlı idi, bugün de bağımlı.
Dolayısıyla, bu gün nasıl döviz borcu üretiyorsa, o gün de üretiyordu.
Bir farkla, o gün uluslararası sermaye sözcülerinin -en azından kamuoyu önündeki- üslupları daha diplomatik nezaket taşıyordu. Bugün -o zamanlar olmayan- Çin “tehdidi” ve giderek ABD’nin borçlarını taşıması güçleştiği için sinirlerinin çok bozulmasından olsa gerek, tweet yoluyla bile hakaret derecesinde kabalaşıyorlar.
Ama bizim ekonomimiz açısından öz aynı: İthalat, dolayısıyla döviz bağımlılığı.
Bugün durum daha da feci; samandan ete, gübreye kadar, tarımda da ithalat bağımlısı olduk..
Peki, “24 Ocak kararları” niye o günkü IV. Beş Yıllık Plânı hüzünle hatırlatıyor bana?
Bir defa adına bakıp da düzgünce (1979-1983 dönemi) 5 yıl süren bir plân olduğu sanılmasın.
Dış borç öde(yeme)me krizine girilmiş, siyaseten çalkantılı yıllar..
“Bize plân değil pilav lâzım” diyen Demirel’in MC (“Milliyetçi Cephe”) koalisyonları ile CHP arasında gidip gelen hükümet krizleri dönemi..
IMF-DB baskısı altındaki bu çalkantılı dönemde, IV. plân, 1978 başında, çok hassas bir çoğunlukla hükümet olabilen Ecevit dönemine denk geldi.
Plânın ömrü de, Ecevit hükümeti gibi kısa oldu. Kâğıt üzerinde kaldı.
Önemi, Türkiye ekonomisini ithalat bağımlılığından; IMF-DB’na muhtaç olmaktan kurtaracak olan temel dönüşüme teşebbüs etmesinden geliyor. Neye teşebbüs?
Nazif Ekzen’in “Türkiye Kısa İktisat Tarihi” eserinden aktararak cevaplayayım:
“IV. Plan’da .. istenen şey, ara malları ve yatırım malı sektörlerinde yeni yatırımlar ve yüksek kapasite kullanımıyla iç kaynakları arttırmak..” (s. 85)
Yapamadı.
Bugünkü gibi bir dış ödeme krizindeki Türkiye’nin alacaklıları, IV. Plan’ın bu hedefine hayır dedi. IMF heyeti başkanı, Nisan 1979’da, “Türkiye’nin IV. Beş yıllık Kalkınma Plânı ve 1979 programında öngörülen politikalarla hiçbir yere varılamayacağını” söyledi.
Ne demişler, “borç alan emir alır!”
Dışarıdan gelen bu sinyal, içeride de hemen yankısını buldu.
IMF heyetinin uyarısı üzerinden çok geçmedi, TÜSİAD’ın Ecevit hükümetine karşı “Gerçekçi Çıkış Yolu” başlıklı ilanları başladı.
Ecevit hükümeti, bu dış ve iç baskılar altında dayanamadı. Aynı yıl Ekim’de istifa etti.
Tabii Ecevit’in IV. Plânının da sonu oldu bu. Uğur Mumcu’nun katledildiği 24 Ocak’tan 13 yıl önceki 24 Ocak’ta da bu sanayileşme plânımız rafa kaldırıldı..
Bu sanayileşme plânının idealist kadroları tasfiye edildi. Plânlama, (şayet kırıntısı kaldıysa) “plân değil pilav” anlayışındaki Demirel tarafından, Turgut Özal’a devredildi.
* * *
TÜSİAD bildirilerinin başlığındaki “Gerçekçi” nitelemesi toplumsal kesimlerin pozisyonuna göre farklı algılara karşılık gelebilir.
Türkiye’yi dışa bağımlı kılan üretim yapısında devrimci bir dönüşüm ihtiyacı duyan bir açıdan bakınca, o “Gerçekçi”lik, mevcut dışa bağımlılık gerçeğine boyun eğiş gibi görünüyor.
TÜSİAD’ın “Gerçekçi” bakış açısından bakınca da IV. Plân, gerçekçi olmayan bir romantizm gibi görünüyordur ihtimal.
Nereden bakılırsa bakılsın, netice olarak o ilanlardaki görüşlerin, yazarlarının da ifade ettiği gibi, IMF’nin o gün bize dayattığı “.. 24 Ocak 1980 kararlarına temel oluşturduğu..” belli. (bkz. 14 Ocak 2009 günlü t24.com.tr)
Aradan geçen 40 yıl sonra hâlâ yatırım malları ve ara malı girdilerde ithalata bağımlı bir ekonomik yapının ödeme krizini yaşıyoruz.
Bugün tarım ve hayvancılıkta ithalat bağımlılığı da cabası.
40 yıl önce IV. Plân sahiplerine “Gerçekçi”lik tavsiye eden özel sektörümüzün bugün ülkeye verebildiği şey yeni bir borç krizi oldu.
Ekonomimiz, ara malları ve yatırım malı ticaretinde açık vermeyebilecek bir yapısal dönüşüm görmediği sürece de, bu tür ödeme krizleri bitmeyecek.
Kısacası, 24 Ocak 1980 kararlarıyla sesi kısılan IV. Plân ruhunun yeniden silkinmesinden başka çare görünmüyor.
* * *
Bu ruh buharlaşıp kaybolmadı.
Bakın CHP programına, 1979’daki ahdini bulacaksınız: “Sanayi üretiminin ağırlıklı olarak ithal kaynaklı ara ve yatırım mallarına dayandırılması politikasına son verilecek” (s. 197)
Kurumsal ahdimiz bu. İyi de kurumu yöneten kurullardan da duyabiliyor muyuz?
Ne yazık ki hayır..
Bir gün, temel siyasi faaliyet anlayışımız, “kim nereye, hangi makama gelecek!” histerisinden yakasını kurtarırsa, 24 Ocaklarda, ülkemizin pek çok değerinin ölüm yıldönümlerini anmanın yanında,
CHP programının bu gelecek taahhüdü üzerinde düşüneceğimiz;
bunu krizlerin olağan kurbanı halka anlatabilmenin yollarını arayacağımız
günler görebileceğiz inşallah!