Bu yazı ikili bir serinin ikincisi.
Birincide yurt içinde iktidarın yurttaşlarına salladığı tehditkâr parmağının bazı tezahürlerini konuştuk. Bu ikinci yazı, o parmağın dış politikada kabullenici bir “parmak kaldırma”ya dönüşümünün bazı tezahürleri üzerinedir.
* * *
İçeride tehdit, gözdağı olarak sallanan o “parmak” dış politika alanında pek de tehdit ifade etmiyor artık.
Nerede Arap sokağında 8 yıl önceki “.. dışarıda da hiç kimse .. Türkiye’ye parmak sallayamaz ..” gürlemesi, nerede bugünün mütereddit “bir gece ansızın”ları..
Parmağın ülke dışına dönük tehdit dozu düşüyor. (İçeride tehdit yükselmesi biraz da bundan olabilir mi acaba?)
Bu değişim NATO “müttefiki” ABD ile ilişki sürecinden ziyade zoraki “partner” Rusya ile ilişkiler içinde daha görünür oluyor.
ABD, zaten bizim iktidarın davranış kalıplarının global ölçekteki versiyonu; dünyada parmak sallamadığı ülke kalmadı.
Bizimki kendi insanlarına karşı, O, dünyadaki her ülkeye karşı tehdit parmağı sallıyor.
* * *.
Bizim parmağın dışa karşı yumuşamaya başlamasının birçok nedeni var tabii.
Meselâ alın Erdoğan’ın yönettiği ekonominin kısa vadeli dış borç stokunu.
Bu Ekim 2022’de rekor seviyeye çıkmış. Bu borcun sadece yüzde 9,2’si TL ile. Kalan yüzde 90’dan fazlası gelişmiş ülkelerin Merkez Bankalarının bastığı döviz borcu. Bu kimde var?
Şimdi Suudi Arabistan, BAE vb. gibi “eski düşman” ülkelere kalkan parmakta tehdit yok artık. (Sahi kim demişti “borç alan emir alır” diye?)
Rusya ile ilişkilerde de, doğalgaz borcunun yapılandırılması, bizim Merkez Bankamıza biraz dolar yatırılması gibi etkenler de konuşuluyor medyada.
* * *
Ama yurt içinde bizlere karşı pek bir keskin sallanan parmak, jeopolitik sahada, özellikle Rusya-Türkiye ilişkileri içinde yumuşak bir onay ifadesine doğru gidiyor.
Bu gidişatın en yeni, en güncel tezahürü son pençe-kılıç operasyonu ile yükselen “bir gece ansızın” söyleminin seyrelmesi, biraz da sanki sönümleniyor gibi olması.
Hâlâ zaman zaman, “.. diledikleri zaman, diledikleri yere harekât düzenleyip bize ‘sakın ha!’ diyerek parmak sallayanların riyakârlıklarının farkındayız .. Hep söylediğimiz gibi bir gece ansızın gelebiliriz ..” deniliyor, evet. (25 Ağustos 2022)
Ama bu, kısmen YPG-PKK hamisi ABD’ye kızgın bir müttefikin acı sitemi gibi, kısmen içeride oya tahvil umuduna dönük bir hamaset gibi görünüyor.
13 Kasım’daki terör saldırısına, güney sınırımızdaki YPG-PKK tehdidine karşı pençe-kılıç harekâtı meşru müdafaa hakkımızdı, yapıldı.
Ama kara harekâtına başlayamadı iktidar. Küçük düşürücü bir durum, ABD de Rusya da buna yeşil ışık yakmadığı için başlayamıyor.
* * *
Özellikle Rusya ile diplomatik ilişkiler çok farklı bir mecrada işliyor.
Bu mecranın görünür olmaya başladığı milat bence Putin ile 5 Ağustos 2022 Soçi görüşmesi.
Kapalı kapılar ardındaki dört saatte ne konuşuldu, nasıl konuşuldu bilinmez. Ama akabinde Erdoğan’dan “Bizim Esed’i yenmek yenmemek gibi bir derdimiz yok ki”, “Suriye ile daha ileri seviyede adımları temin etmemiz gerekiyor” türünden, alışılmadık bir söylem duymaya başladık.
Öyle ki, Suriye ve Mısırla ilişkileri düzeltmeyi adeta bir seçim vaadine dönüştürdü Erdoğan. (“.. Haziran seçiminden sonra bir sil baştan yapabiliriz”-17 Kasım)
Çünkü seçmende de bu çok yönlü Suriye çıkmazından çıkma, “kurtulma” arzusu var.
Hatta Erdoğan da bu yöndeki U-dönüşünü öyle kabullenmiş görünüyor ki, bunu ona öneren Moskova değilmiş de, o bunu Moskova’ya öneriyormuş gibi konuştu: “.. biz, şu an itibarıyla Suriye-Türkiye-Rusya üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz. .. Bunu da Sayın Putin'e teklif ettim. O da buna olumlu baktı. (16 Aralık 2022, yenisafak.com)
Oysa ona bunu ne zamandır teklif eden Putin’in ekibi idi.
Erdoğan o sözü 15 Aralık’ta sarfetmiş.
Oysa “sayın Putin” ekibinden Lavrentyev 2 Aralık’ta, Verşinin 8-9 Aralık’ta, Bogdanov 12 Aralık’ta Türkiye’ye gelerek, “.. Türkiye ve Suriye liderlerinin bir araya gelebileceği bir .. görüşme için platform sağlamayı” teklif etmişlerdi (12 Aralık 2022, sputniknews.com.tr) Hatta Lavrentyev’in, benzer bir teklifi, Erdoğan’ın o sözünden bir ay önce, 23 Kasım’da da yaptığına bakılırsa, Erdoğan’ın teklifi eden değil kabullenen pozisyonda olduğu anlaşılır.
Ama o Rus diplomatlardan bir tanesi bile, Erdoğan’a “o zaten bizim önerimizdi” demek gibi bir hamlık etmedi. Tersine, Erdoğan’ın 15 Aralık’taki demecini, aynı gün, “memnuniyetle karşıladıklarını” duyurdu Bogdanov.
Rusya, diplomaside bağırmadan kabalaşmadan konuşuyor. Sunabileceği “havucu” cidden sunuyor (bkz. En son “Tahıl koridoru” ve “Türkiye’yi doğalgaz dağıtım üssü” yapma teklifleri).
Ama askeri alanda kırmızı çizgilerini çiğnetmeye izin vermeyecek kadar donanımlı ve sert oyuncu (örneğin bkz. 2019 Barış Pınarı harekâtında Türkiye, Membiç’ten Dicle nehrine kadar 444 km’lik bir güvenlik şeridi hedeflerken, bizi 120 km’lik alana kitleyen ABD-Rusya ortak manevrası ve Erdoğan’ın M5-M4 karayolu kesişme bölgesine yüklenmekte ısrarı üzerine 2020 Şubat’ında 34 Mehmetçiğimizi şehit eden Rus saldırısı).
Sonuç olarak yurt içinde bize tehdit olarak sallanan parmak dış politikada, Rus diplomasinin önerilerini onay anlamında parmak kaldırmaya dönüşüyor sanki.
Hatta onların telkin ettiğini sanki kendi önerisiymiş gibi onaylayarak.
* * *
Peki, teklif ister Ruslardan gelmiş olsun ister Erdoğan’ın olsun, Suriye politikamızda Beşar Esad ile görüşmeyi de içeren değişim ihtimali kötü mü?
Elbette değil.
AKP’nin Suriye politikasının bugüne kadar ülkemizde yol açtığı maddi manevi kanamanın telâfisi yok, ama gelecekteki olası daha büyük hasarlardan kaçınma yolu aramanın nesi kötü?
Ama bunu akıl etmek için illâki dışarıdan zorlanma şart mıydı?
Kendi aklın, sağduyun yok muydu denmemeli mi?
Akıl, sağduyu, içeride tehditkâr parmak ile dışarıda uysal parmak kaldırma şeklindeki uç noktalarda değil.
“Parmağı” şakağına dayayıp, düşünüp, kendi akıl ve vicdanını harekete geçirebilirse insan, işte o zaman parmak yararlı olur.
Yani gerçek bir nefis muhasebesini başlatabilirse!.
Var mı bunu yapabilecek cesaret?
Cesaret, kabadayılık değil. Ne pahasına olursa olsun iktidara yapışmak hiç değil.
* * *
2023’ün, içeride tehditkâr, dış politikada adım atmakta mütereddit “parmağın” işine son verecek bir seçim sonucu getirmesi dileğiyle.