AKP iktidarının 15 yıllık “parantezi” Cumhuriyet’i nereye getirdi?
El birliği ile yarattıkları bir “tek adamdan”, parti kurumsal kimliğini çalıştırıp, onun yüzünden uğradığı itibar ve oy kaybının hesabını soramayan;
Tam tersine, onun, suçu kendi belediye başkanlarına ve giderek çeşitli kademelerdeki parti yöneticilerine, yani kendi dışındaki günah tekelerine yüklemesine “mantıki” gerekçeler bulmaya çabalayan bir iktidar “partisinin” yükünü taşıyor Cumhuriyet.
Bu yüzdendir ki, Barzani’yi “el atına binen tez iner” diye uyarırken, kendisi, önce “ABD atına” binerek Esad’ı devirme politikasından bugün “Rus atına” binerek Esad’ı kurtarmak politikası arasında tehlikeli gel-gitlerle ülkenin iç ve dış güvenliğini riske soktuğunu kabul edemeyen bir “tek adam” yükünü taşıyor Cumhuriyet.
Ya, Cumhuriyet’in ekonomi temelleri?
An itibariyle borçsuz ayakta duramayan, eller döviz getirmese nefesi tıkanan, yani Erdoğan’ın veciz deyişiyle “el atına binen” bir ekonomik ve mali yapı üzerindeyiz.
Sanayi ve tarım üretici gücümüz, düşük katma değerli ürünler üretip satabilirken,
İthal etmek zorunda kaldıklarımız orta ve ileri teknoloji ürünü yani yüksek katma değerli ürünler.
Mesela, bu yıl Ocak-Ağustos arasında dışarıdan aldığımız 130 milyar dolar iken dışarıya sattığımız yatırım ve ara malları yaklaşık 60 milyar tutmuş.
Bu sekiz ayda, bize yatırım ve ara malları satanların bizden 70 milyar alacağı var.
Tüketim mallarının ihracat-ithalat dengesinde ise biz sadece 24 milyar alacaklıyız.
Erdoğan, “ben ülkemi adeta bir şirket yönetimi anlayışıyla yönetmek istiyorum” der ya, şimdi bir “şirket” düşünün ki, kasasına giren 24 milyar, çıkan 70 milyar.
Sadece bu yıla has değil, her yıl, mütemadiyen açık veren bir “şirket”!
Bunun “ekonomik mucize” olduğu ve Erdoğan tek yetkili başkan olursa “şirketin” uçacağı söyleniyor.
Ve Cumhuriyet, devlet yönetimini “şirket” yönetimi sanan, ama görüldüğü gibi “şirketi” yönetebildiği şüpheli bir yönetim altında, bir mali çıkmaza doğru sürükleniyor.
* * * *
Peki Cumhuriyet, bir ekonomik ve sosyal yıkıntıdan nasıl siyaseten ve iktisaden bağımsız bir ülke yarattı?
Hatırlayalım, Atatürk, 1923 başında, İktisat Kongresi haberini verirken ne demişti: “Yeni Türkiye devleti temellerini süngü ile değil, süngünün de dayandığı iktisat ile kuracaktır. .. yeni Türkiye devleti bir iktisat devleti olacaktır”
Bu vizyonla, özel imtiyaz talep etmeyip eşit ortaklık koşuluyla yabancı yatırıma da, özel sektör yatırımına da hiçbir zaman karşı olmadı.
1927 Teşvik-i Sanayi Kanunu, “iktisat devleti”nden kastın sanayileşme olduğunun ve bunun da özel sektör tarafından yapılmasını istediklerinin başlı başına kanıtıdır.
Lakin hedeflenen mali bağımsızlık beklenti ve ihtiyacına cevap veremediği için, yaygın olarak “devletçilik” denen karma ekonomi politikası tercih edilmiştir.
Cumhuriyeti kuran neslin devrimci karakterinin bir tezahürü olmuştur devlet eliyle sanayileşme.
1930’larda atılan sanayileşme hamleleri sayesinde 1930-46 arası, dış ticaret fazlası verdiğimiz bir 17 yılımız oldu.
AKP’nin 16 yılına bu bakımdan hiç benzemiyor değil mi?
* * * *
Şimdi de “el atına binen” bir ekonomiden kurtulmamızı sağlayacak olan bir kurucu kuşak devrimciliği gerek.
Atatürk boşuna “Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Cumhuriyet Halk Partisi” dememiş olmalı.
CHP Programı, sanayimizin, bizi kendi paramızdan daha çok dövize bağımlı kılan “ara ve yatırım malları” hastalığını isabetle tespit eder:
“Sanayi üretiminin ağırlıklı olarak ithal kaynaklı ara ve yatırım mallarına dayandırılması politikasına son verilecek”.
Tespit ve taahhütle yetinmez, tıpkı kurucu kuşak gibi, “nasıl?” sorusunu, günümüz koşullarına uygun bir karma ekonomi modeline işaretle cevaplar:
“.. Yeni teknoloji ve sermaye yoğun yatırıma ihtiyaç duyulduğu halde özel girişimcinin bundan uzak durduğu, özellikle bilgi çağının öncü sektörlerinde ve ulusal güvenliğin öngördüğü alanlarda .. iç ve dış piyasa koşullarında rekabet etmeleri kaydıyla, KİT’lere her zaman görev alanı vardır”..
Özetle, bizim üretici gücümüzün yetersiz kaldığı, büyük açıklar verdiği, orta ve ileri teknoloji ürünü yani yüksek katma değerli yatırım ve aramalarını işaret ediyor.
Ve özel girişim bundan uzak durduğu için bunu kamu eliyle yapacağını vurguluyor.
* * * *
Atatürk’ün iki eserinden Cumhuriyet’in, diğer eserinin devrimci ekonomi politikalarına ihtiyacı var.
Cumhuriyet ülkemize kutlu olsun.