Bir “endişeli modern” kavramı vardı, bilirsiniz. AKP’nin, eğitimde, sosyal yaşamda laiklik düşmanı, Atatürk düşmanı yönelimlerinden endişe duyan bizlerdik o.
Şimdi de endişelilik sırası AKP yönetimine gelmiş gibi. Niye?
* * * *
Yüksek Seçim Kurulu’nun kanunsuz uygulamalarına rağmen yüzde 50’yi ancak kıl payı geçebildiği referandum sonuçları çaldırdı alarm zillerini.
Geçen Ağustos başında inceledikleri raporda, AKP seçmeninin bile “bölgelere göre yüzde 4 ile yüzde 12 arasında ‘hayır’ cephesine kaydığı” saptanıyordu.
Demek ki, kendi seçmeni arasında da güven kaybediyordu.
Partisinde, seçmeninin gözünde itibar kaybettiren görüntü kirliliğine yol açan faktörü elbet Erdoğan da görüyor. İl Başkanlarına hitabında, “Bize hesabi değil hasbi olanlar lazım. Eğer hesap adamı olursa … çökeriz” demesi buna işaret ediyor.
Ama kendi eseri olan “hesabiliğin” üstesinden gelmesi imkansız. Niye?
* * * *
Siyaseti, kişisel ego ve ikbal tatmini için yapan “hesabilik”, ülkesinin güç ve refah kazanması için yapan “hasbi olanlar”ı kenarda bırakabiliyor. Bu bir.
Hele ki, iktidar gücünün, bütçe içi, bütçe dışı fonlarla yarattığı vahşi rant dağıtımı ortamında, siyasetin dümeninden zaten uzaklaştırılmış olan “hasbiliğin”, “hesabiliğe” yeniden baskın olmasını sağlamak, artık Erdoğan’ı da aşıyor. Bu da iki.
Türk siyasetini kirleten bu ezeli faktörü, ancak yumurta kapıya gelince ve ucu kendine dokununca keşfediyor(!)
AKP siyaset ortamının mevcut kompozisyonunu, Erdoğan’cılığından kuşku duyulmayacak iki yandaş yazardan dinleyelim. Hayli ibretliktir.
Yeni Akit’ten A. Dilipak: “Şu alçak, hain, lanet olası rüşvetçilerden yakanızı bir an önce kurtarın .. Bunlar herkesi haraca bağlıyor. İhalelere hile karıştırıyorlar, imar işlerinde bu işler çok fazla. İli, ilçesi yok” (5 Ağustos 2017)
Yeni Şafak’tan M. Şebnem Oruç: “.. ‘Cumhurbaşkanı metal yorgunluğu ifadesiyle ne kast etti’ diye karşılaştığım tüm AK Partililere soruyorum. .. pek de isabetli cevaplar alabildiğimi söyleyemem. .. Zor günde ortalıkta görünmeyenler kutlamalarda birbirini ezerek öne geçiyor. Milyonluk ofislerinde pahalı ahşap masalarının arkasına bir Erdoğan, bir Abdülhamid Han tablosu koyan, son model arabasının anahtarlığına Ak Parti amblemi yerleştiren ihalesini alıp yürüyor.” (27 Ağustos 2017)
Açık değil mi?
Partisinin ilk yıllarında onu iktidara taşıyan “hasbi” kadrolar sayesinde boynuna asılan “lider” davulunun tokmağı, işte bu iki alıntıda tarif edilen “hesabi” kitlenin elinde.
Parti içinde birbiri ile arası bozuk olan herkesin diğerine karşı korunmak için müracaat noktası bellediği tek hakem, “tek adam” da Erdoğan.
Gel de “endişeli” olma..
* * * *
İki yandaş yazarın yukarıda tasvir ettiği siyasi dokuyu Almanya’nın da en az Erdoğan kadar derinlemesine bilmesi, endişe dozunu ihtimal daha da yükseltici bir etken.
Bakın, engin tarih ve iktisat bilgisiyle Erdoğan’ın, “Hasbelkader zengin..” diye tarif ettiği 150 yıllık emperyalist Almanya, AKP siyaset yapısının zaafının ne olduğunu nasıl da biliyor: “DW Türkçe’ye konuşan Alman yetkililer, .. bundan sonra AKP hükümeti, AKP’li yerel yönetimler, kuruluşlar ve (buraya dikkat!) iktidara yakın şirketlere mali desteğin sınırlandırılacağını kaydetti”
Dilipak’ın “.. alçak, hain..” diye, Ş. Oruç’un “..ihalesini alıp yürüyor..” diye tarif ettiği yapının kazanç muslukları, parti ve yerel yönetimleri vasıtasıyla dış musluklara öyle bağımlıysa, “lider” pozisyonundakilerin “endişeli muktedir” olmaları da kaçınılmaz.
Parti içine dönersek, birilerinin varlık sebebi sizseniz, siz de onlara bağımlısınız demektir. “Sayenizde” ulaştığı nimet için şimdi size minnettar görünenin, yarın bunu kaybetme tehlikesini de “sizin yüzünüzden” sayması kaçınılmaz.
* * * *
Siz, ABD’nin hukuksuzluğundan yakınabilir, partide “17-25 Aralık’ı” zinhar yasak bir sözcük haline getirmiş olabilirsiniz. Ama ABD’nin Zarrab’la başlattığı dava sürecinde Halk Bank Genel Müdür yardımcısını tutuklamasına, eski bakanınız için tutuklama kararı almasına ve sırada kimin olacağına müdahale edemeyecek durumdaysanız, “endişeli” olmak için çok sebebiniz var demektir.
Zira gırtlağına kadar borçlu ekonomimizin kredi muslukları ile FETÖ ve PYD-PKK terörünün “eğit-donat” inisiyatifi, ağırlıklı olarak Almanya ve ABD’nin elinde.
Onun için, sadece Erdoğan’ın değil, aslında onun ektiklerini biçen bir ülke olarak hepimizin endişeli olma sebebi var. Bu da Erdoğan’ın, ülkemize “hediyesi”(!)
* * * *
“Liderin” endişesinde, partisini, “ihalesini alıp yürü..”yen asalaklardan kurtarmak gibi bir “hasbilik” mi, yoksa onlar yüzünden aşınan güven ve oy kaybını telafi etme “hesabiliği” mi ağır basıyor? Bunun cevabını sandıkta, seçmen gösterecek elbet.
Ama seçmen, haklı olarak, çürüyen iktidara karşı inandırıcı bir alternatif de bekler.
* * * *
Bu çerçeveden olmak üzere, Dünya gazetesinin yaptırdığı bir “Toplumsal Nabız” anketin sonuçlarını okurla paylaşmak isterim.
Bu yılın ikinci çeyreğinde, “Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en önemli mesele sizce nedir?” sorusuna vatandaşların neredeyse yarısı (yüzde 49) “ekonomik sorunlar” diye cevap vermiş. PKK sorunu yüzde 37 ile ikinci, Suriyeli mülteciler yüzde 33 ile üçüncü sıraya yerleşmiş. (Bkz. 6 Eylül 2017, tr.sputniknews.com)
Yani “ekonomi” vatandaşın en başta gelen sorunu olmuş.
Ben de, önceki yazımda, ekonominin, hükümetin “aslında en zayıf ve hatta çaresiz olduğu alan” olduğundan bahisle, muhalefete, “bir milli iktisat stratejisi arama süreci” başlatmasını önermiştim.
Aynı yazıda belirttiğim gibi, dinlenmeyeceğimi elbette biliyordum.
Ama ana akım medyadan da aynı öneriyi görünce bir kez daha hatırlatayım dedim.
Sözcü’den N. Doğru, özetle diyor ki: “.. ‘Adalet Yürüyüşü’nün arkasından ‘Adalet Kurultayı’ da heyecan .. yarattı. .. Sıra geldi. Kalkınma Kurultayı’na! .. Türkiye ‘yabancının parasıyla tüketerek değil gerçek kalkınmaya’ susadı. Bir lokma gerçek kalkınma umudunun yeşermesi kitlelerin uyanmasına yetecek. Haydi .. Kalkınma yürüyüşüne! Ve Kalkınma Kurultayı’na!” (31 Ağustos 2017)
Ciddiye alınması gerek
.
Halkın nezdinde popülizmden titizlikle kaçınan bir milli kalkınma kurultayı dileğiyle..
Selma hanım yazınızı okudum. Gerçekleri ortaya sade ve her kesin anlayabileceği ve her kesin okumasını arzuladığım bir yazı ortaya koymuşsunuz. Ellerinize sağlık. Ben de şu an itibari ile iktisadi ve ekonomik kalkınma ile ilgili bir kurultayın yapılmasından yanayım . Sevgi ve saygılarımı sunarım. Aydın Güzhan