ABD, kendine uygun geleni dünya nizamı için tek gerçek zannedecek kadar yüksek bir kibirle müttefiklerine karşı bile empati duygusundan yoksun.
İşi, PYD-PKK terör örgütünü, sınırımızda, kışkırtıcı bir aleniyetle, binlerce tır silahla silahlandırmaya ve bir terör “ordusu” kurma söylemlerine kadar vardırdı.
Obama yönetimince “aldatılarak” işlerin buraya gelmesine azımsanmayacak katkılar sunmuş olan AKP hükümeti, malum olduğu üzere, ABD’nin “30 binlik ordu” şantajını takiben Afrin’e müdahale etti.
PKK-PYD terör örgütünün (hatta, BBC’nin Rakka’dan aktardığı görüntülerin de teyit ettiği gibi, IŞİD’in de) hamisi olan ABD’nin kışkırtıcı eylem ve söylemlerinin yarattığı meşru ve haklı güvenlik endişelerine dayanıyor bu müdahale.
Biraz da, seçim arifesinde -olur da oya tahvil edilebilirse- bir “destan” yazıp “tarihe geçme” tutkusunun tatminine de dayanıyor.
Ve tabii geçen Aralık sonunda İdlib’e giren Suriye ordusu ve Rusya güçlerinin, kuzeye, Afrine doğru ilerleyişinde El Nusra (Hayat Tahrir el Şam) teröristleri imha edilirken, onun yakınındaki tüm “ılımlı” muhaliflerin üzerine gelen baskının rolü de az değil; atlamamalı.
Diş macunu tüpünü alttan (İdlib güneyinden) sıkarsanız, üste (kuzeye Afrin’e) doğru fışkırır
* * * *
Şu ana kadar, iki devlet arasında geçmediğine göre, bu harekat, bir savaş değil, sınır ötesinde teröristi kovma ve imha harekatı diyor işin uzmanları.
Bu hesapla, harekatın, Erdoğan’ın sıkça dillendirdiği Mümbiç ve daha doğusuna genişlemesi de, ABD ile savaş değil, vekili olan PYD-PKK’ya karşı operasyon olabilecek.
Ama ABD’nin, sahada gizli istihbarat ve “cerrahi” operasyon konusunda niyet ve kabiliyeti göz önüne alınırsa, burada bizi bekleyen riskler hayli yüksek görünüyor.
* * * *
ABD’nin bu “marifeti” konusunda fikir veren taze bir somut örnek:
Rusya’nın Suriye’deki üslerine, 5 Ocak gecesi yapılan dron saldırısına ve yapıldığı yere dikkat edersek;
Nereden yapılmış? Fırat’ın doğusunda ABD’nin üslendiği bir yerden mi? Hayır.
Rusya ve İran ile birlikte “çatışmasızlık” garantörü olduğumuz İdlib’ten!
Hem de Astana mutabakatına göre Türkiye’nin gözetimine bırakılan bir “ılımlı muhalif” bölgesinden.
İşte size, ABD’nin, en büyük rakibi Rusya’nın karizmasını çizmek ve Rusya ile Türkiye’nin arasını bozma niyetli bir “yanlış bayrak” komplosu.
Başaramadı; dronlar gibi, atıldıkları bölgedeki “ılımlı muhalifler” de imha edildi, o başka.
Ama pervasız bir saldırganlığın ve ince planlamanın örneği olarak ilginç bir olay.
Suriye’deki bir numaralı diplomatik ve askeri gücün yani Rusya’nın, İdlib’i ve Suriye’nin kalanını temizleme harekatını raydan çıkarabilecek ihtimallere göz yumacağını sanmak da ahmaklık.
Onun için, terzinin, kumaşı kesmeden önce yedi kez ölçtüğü noktadayız.
Yani harekatı genişletmeden önce, optimum siyasi ve askeri seçenekleri; adeta megafonla ilan edilen “destansı” hedef söylemlerini bile dikkatle tartmayı gerektiren nokta.
Oysa hükümet pek de oralı değil.
TBMM’deki meşru muhalefetin eleştiri ve önerilerini bile, bir suçmuş gibi, öfkeyle karşılıyor.
Bir CHP sözcüsü, “.. ÖSO, El Kaide uzantılı kimi örgütlerden oluşan bir derleme birliktir. Türkiye’nin bu konuda dikkatli olması lazım” diye uyarıyor.
Adı üstünde, milletin vekili, bildiği varsa, elbette uyaracak.
Ama AKP sözcüsüne bakarsanız, bu bir “suç” sanki:
“.. ÖSO’yu itibarsızlaştırmak, terörle ilişkilendirmek için algı operasyonuna başlamış gözüküyor .. CHP’yi tehlikeli söylemden vazgeçmeye davet ediyorum” diye infial göstermekten daha makul bir yol bulamıyor.
Oysa, ABD’nin, yukarıda söz edilen dron provokasyonunda, dronların havalandığı İdlib Muazara mahallesindeki durumu, Rusya Savunma Bakanlığı’nın resmi yayını Krasnaya Zvezda gazetesi nasıl resmediyor:
“Söz konusu bölgede El Nusra lider konumunda. Özgür Suriye Ordusu ve Feylak el Rahman gibi diğer gruplarsa El Nusra’dan aldıkları emirler doğrultusunda hareket ediyor”.
Rus haber ajansının bu haberi, CHP sözcüsünün uyarısından 13 gün önce.
AKP sözcülerinin, toplantılarda CHP uyarılarına yaptığı gibi, “Bu Rus Savunma Bakanlığı (veya Krasnaya Zvezda) var ya, bu, ÖSOyu itibarsızlaştırmak, terörle ilişkilendirmek için algı operasyonuna başlamış gözüküyor” dediğini duydunuz mu hiç?
Fırat Kalkanı harekatına katılan bazı ÖSO güçlerinin, ABD yönlendirmesiyle, kendi aralarında çatışmaya girdiği; bir kısmı PYD’ye katılırken, bir kısmının Esad kuvvetlerine katıldığı; hatta bu sonuncuların, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin bölgedeki faaliyetleri ile ilgili .. belge ve fotoğrafları .. (Esad’ın, içinde bulunduğumuz günlerde İdlib’de ilerleyen Elit Birliklerinin komutanı) General Suheyl Hasan’a teslim ettiği..”, AKP’nin yandaş basınında bile öne sürüldü.
Mesela, 9 ay önce, Al-Monitor da: “ABD Savunma Bakanlığı, .. ÖSO’ya bağlı .. üç gruba mali destek, silah ve mühimmat sağlıyor. ..” diye yazdı.
PYD-PKK’ya olan ABD desteği bizim aleyhimize de, bu lehimize mi?
ABD’nin bu desteği karşılıksız mı peki?
Yarın bir gün, Afrin’de, İdlib’te, mesela Mümbiç’de vs. TSK’nin bunlardan biriyle temasta olan bir özel birliğinin gizli olması gereken konum bilgilerini ilişkide olduğu ABD unsurlarına aktarır veya ABD’den alacağı bir talimatla, anılan dron provokasyonu gibi bir suikasta araç olurlarsa sorumlusu kim?
AKP sözcüleri bunlara kefilmi de, CHP’ye, canhıraş bir ÖSO güzellemesiyle yüklenebiliyor?
Oysa, CHP sözcülerinin dile getirdiği ÖSO bilgileri, açık kaynaklardan rahatça ulaşılabilenlerin bile çok çok azı.
* * * *
TSK elbette sınırlarımızı, içeride de dışarıda da koruyacak.
Bu onun, yerine getirmekten hiçbir zaman kaçınmadığı görevi.
Ama TSK’ni, FETÖ sızmalarıyla içten yıkmaya yönelik CIA tuzaklarından sakınmak da, başta siyaset olmak üzere millet olarak hepimizin sorumluluğu.
CHP sözcüsünün uyardığı gibi, “Türkiye’nin bu konuda dikkatli olması lazım”!
İktidarın da muhalefeti, yurttaşlarını, yaftalanmadan, heyheylenmeden dinleyebilmesi lazım.
* * * *
Zeytin Dalı harekatında Mehmetçiğin, görevini, ayağına taş değmeden başarmasını isterim.
Şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza şifa dilerim.