Damat bakanın resmi istatistiklerinde, gençlerin işsizliği 2018 Ekim’de yüzde 22,3 iken (ki bu oran da çok çok yüksekken), 2019 Ekim’de yüzde 25,3’e çıktı. İşsiz genç sayısı 2,5 milyonu geçti. Bu da son bir ayda iş başvurusu yapanlar. İş aramaktan umudu kesenler dahil değil.
Erdoğan kendi hayal aleminde bunun farkında değil ki, gençlerin evlenmemesinden yakınıyor. Meselenin evlenmemekten ziyade evlenememek olduğunu fark edemiyor galiba.
İşsizlik, hem işsiz için hem aileleri için çekilmez sosyal, ekonomik, psikolojik yıkım. İntiharlara, otobüs duraklarında “satılık böbrek” ilanlarına varan trajedilere tanığız.
Bu facia madalyonunun öbür yüzü ise insanların ilgi ve dikkatlerinin bu sorunun çözümüne, ikna edici siyasi öneri ve taahhütlere karşı keskinleşmesi; algıların bu yönde daha açık olması.
İyi izah edilebilirse, sanayi ve tarımın ithal girdiye (dövize) bağımlılığının neticesi olarak, döviz artışının nasıl sanayi tesislerinin küçülmesine-kapanmasına, küçük ve orta üreticinin tarlasını işleyememesine, dolayısıyla işçilerimizin çiftçilerimizin işsizler ordusuna savrulmasına yol açtığının; özetle AKP ekonomik politikalarının bizleri nasıl bir dışa bağımlılık girdabına sürüklediğinin bilincine varılacağı bir ortam yaşıyoruz.
Muhalefet partilerinin, bu çıkmazdan çıkartacak sanayi ve tarım politikalarıyla kendini halka anlatma fırsatını değerlendirmeleri için çok uygun bir ortamı yaşıyoruz yani.
Neden, İstanbul’daki “Kanal İstanbul Çalıştayı” gibi bir siyasi kampanya başlatılmasın?
İlçeler bazında da olsa, CHP Programının “.. küresel ölçekte rekabet eden insangücü ve her bireyin ulaşabileceği kaliteli iş imkânlarını yaratabilmek..” (s. 145) hedefini konuştuğumuz, tartıştırdığımız “çalıştay” veya “arama konferansları” niçin yapılmasın? Bu niçin, sivil toplum örgütleri, sendikalar, meslek odalarıyla yapılmasın. Niçin, CHP’li olsun olmasın her sokaktan katabildiğimiz kadar insanlarımızın da huzurunda yapılmasın?
* * *
CHP Genel Başkan Yardımcısı, “.. biz Türkiye’nin temel meselelerini nasıl çözeceğimizi tartışıyoruz, kamuoyu ile de paylaşıyoruz .. Program tartışması da bunun bir parçası. Masa başında çalışılıp tartışılan bir program olmayacak. CHP örgütleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla tartışılarak, daha geniş kesimlerin görüşleri alınarak işleyen bir süreç olacak” diyor (3 Ekim 2019, gazeteduvar.com.tr)
Bu sözleri, yukarıda ifade ettiğim gibi okuyorum. Çünkü, kamuoyuna açık olmak, onun katkısını almak, aynı zamanda partinin gelecek tasarımı olan program vizyonu ile kendisini kamuoyuna tanıtması da demek.
* * *
2018 Ağustosunda Erdoğan alacaklılarımıza posta koyarken doların ani yükselişinin, şirketleri, tarlaları vuran, daraltan ve insanları çalışma ortamından koparıp işsizler saflarına savuran bir krize dönüşmesi neyin göstergesiydi? Üretim dünyamızın girdilerinin ithalata (dövize) bağımlı olmasının somut tezahürüydü.
Hal buyken, CHP Programının, “en önemli sorunumuz olan, kendi işgücümüzü kullanamayan, ithalata bağımlı, sürdürülemez büyüme sürecinin önüne geçmek ..” (s. 151) şeklindeki doğru teşhisi ve tedavi taahhüdünün kamuoyu nezdinde bilinir kılınması için çalışmak önemsiz bir şey mi?
Daha somut olarak, CHP’nin, ülkemiz tarım, sanayi ve hizmetlerinin, üretim girdileri bakımından dışa bağımlılığını minimize edecek yatırım ve ara malları sanayilerini, dolayısıyla yeni istihdam kapılarını, gerekirse kamu yatırımı ile kuracağı yönündeki taahhüdün kamuoyunun bilincine çıkarılması, sokaklara kadar inen ciddi siyasi çalışmaları gerektirmiyor mu?
CHP Programının, “.. Yeni teknoloji ve sermaye yoğun yatırıma ihtiyaç duyulduğu halde özel girişimcinin bundan uzak durduğu .. alanlarda, .. KİT’lere her zaman görev alanı vardır. Bu hedeflere yönelik olarak KİT’ler yeniden yapılandırılacak ..” (s. 178-179) şeklindeki taahhüdünün, kamu eliyle fabrika yapmak, verimli iş alanları açmak manasına geldiği besbelli.
Şimdilik belli olmayan şey, CHP programının, gençlerin gelecekten umutsuzluklarına somut çıkış yolları sunduğu gerçeğinin onlara ve ailelerine nasıl aktarılabileceği..
* * *
CHP programı, dövize bağımlı girdi maliyetlerinin (ki bu mazottan ibaret değil) katlanılamaz hale gelmesi yüzünden topraktan kopmasını önlemeye dönük tarımsal KİT’leri taahhüt etmekle yetinmez. Küçük ve orta üreticiye, topraktan para kazandıracak örgütlenme modeli de sunar. Çünkü, “CHP, kooperatiflerin, tarım ve tarımsal sanayinin geliştirilmesinde, üreticiye girdi ve diğer desteklerin sağlanmasında .. önemli katkılar sağlayacakları inancındadır. ..” (s. 77-78)
İyi de, tarım üreticilerimiz arasında bunu tartıştıramazsak, nereden bilecekler?
* * *
Genel Başkan Yardımcımızın geçen Ekim’deki sözlerinden yukarıda alıntı yapmıştım.
3 ay sonraki şu sözleri de partiden beklentiyi öne çıkarır: “.. İlçe kongrelerinde Programla ilgili arkadaşlarımızın görüşlerini ifade etmelerini istedik. İl kongrelerinde de olacak. .. parti üyeleri kendi görüşlerini doğrudan da iletebilecekler. Programımızı, CHP’nin iktidara yürüyüşünün bir parçası olarak gözden geçireceğiz. Her konuda görüşler alınacak. Bu taslağa dönüşecek. Kurultay’da da detaylı olarak konuşulacak. Tartışılarak oluşturulmuş bir program olacak ..” (9 Ocak 2020, gazeteduvar.com.tr)
Parti tüzüğü de üyeleri “Partinin ilkelerini, amaçlarını, programını, kurultay bildirgelerini ve kararlarını, seçim bildirgelerini, partinin genel ve yerel politikaları ile hizmetlerini her olanaktan yararlanarak yurttaşlara duyurmakla görevli..” kılar.
Yani tüzük der ki program önemli.
Ve onu “her olanaktan yararlanarak yurttaşlara duyurmak..” da önemli.
Tüzük partinin anayasası olduğuna göre, sade üyeden ilçe, il ve genel merkez yöneticilerine kadar herkesi bağlaması beklenir.
* * *
Kurultaya kalan 3 aylık bir sürede, yani kısa vadede, “Programla ilgili .. görüşleri..” CHP’nin, “örgütleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla .. daha geniş kesimler ..” içinde tartıştırabilmenin, CHP’nin çözümleri üzerine farkındalık yaratmak açısından faydası muhakkak.
Uzun vadede ise, program stratejileri ile donatılmış gönüllü üyeleriyle, halkın içinde sistemli, sürekli olarak yürütülecek “sokak örgütlenmesi”, CHP’nin dönüştürücü iradesinin sıcak nefesini halkın gönlünde, AKP ve benzerlerinin de ensesinde hissettirecek temel siyasi faaliyet..
Bu faaliyet, tüzüğün üyelerine yüklediği -yukarıda aktarılan- ödevin hakkıyla yerine getirilmesinin de ana yöntemi..
Başarmak lâzım..
Üye ve yöneticilerin ilgisi ve dikkati biraz daha buna yönelirse niçin olmasın..
Çok harika bir yazı ile bizler yine aydınlandık,kaleminize sağlık.
EVET Selma HANIM Adaylık sürecinde de söz ettiğiniz sokak ve MAHALLE örgütlenmesi işlerlik kazandırılarak seçime üç kala değilde sürekli halka yapmak istediklerimizi anlatabilirsek Meslek odaları ve Stk ların çeşitli etkinliklerinde ÖNDERLİK yapabilecek nitelikte YÖNETİCİ ve Parti önderimizle halkımızı HER alanda buluşturursak .İKTİDARA doğru yol alırız.Seçim yaklaşınca yapılacak çalışmalar veya şimdiye değin.KADIN partili üyelerimizin kısa süreli koşturmaları yetmez.Çeşitli HALK kesimlerine HER bir üyemize yetkin durumda olanlara Sokak mahalle ve İş birimlerinde görev verilmeli ..BU çalışmalardan yapılacak işler planlanmalı .YAPILABİLENLER ve sağlanan kazanımler söz konusu birimlerde yani kılcal damarlarda uzun soluklu çalışmalar yürütülmelidir..BU İŞLERİ YAPABİLECEK İLÇE İL YÖNETİMLERİ OLUŞTURULUP Geç kalmadan uygılanmalıdır..Teşekkürler.