Eylül’de, Merkez Bankası Başkanının, faiz kararında “çekirdek enflasyonu” esas alacağını ilan etmesinin ardından anormal şekilde yükselmeye başlayan döviz kurları, 20 Aralık’ta alınan “Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat” (KKTM) kararıyla, sanki sihirli bir değnek dokunmuşçasına anormal şekilde düştü.
Sabit, dar gelirli yurttaşlar olarak hepimizi gözüne far tutulmuş tavşan gibi şaşkına çeviren bir anormallikler süreci oldu bu.
Asgari ücretin altında bir “gelir” ile yaşayan üç buçuk milyona yakın yurttaşımız sofrasına zor bela koyabildiği soğan-ekmeğin soğanını da kaybeder hale düştü.
On beş milyona yakın emeklinin yarısından çoğu yoksulluk, bir milyonu aşkını açlık sınırının bile altında “yaşıyor”.
Kısacası, asgari ücretli, işli işsiz, genç emekli milyonlarca yurttaşımız, gıdaya, çocukları için gerekli mamaya, beze, kışlık giyimine, yakıta, kiraya daha da yetişemez oldu.
Ve ama dolar milyoneri bir çevre, birkaç günlük bu anormal spekülatif ortamdan fahiş ölçüde nemalanma şansı buldu. Rivayet muhtelif; TCMB ve kamu bankaları kimine göre 9 milyar, kimine göre yaklaşık 19 milyar dolar kadar döviz satışıyla yoksulun sofrasından o tarafa servet transferi yapıldı.
Her ne kadar dilinden yoksulun hamisi olduğu iddiası düşmese de, şapkadan çıkardığı KKTM tavşanı ile kendi yarattığı döviz türbülansını fırsata çeviren AKP sihirbazlığının öz sınıfsal refleksi bu.
Espri yeteneğinde damat bakanı aratmayan yeni Hazine ve Maliye Bakanının sabit gelirli yurttaşlara, “sen maaş alıyorsun. En fazla neyini kaybedersin? Enflasyonun altında ezilirsin. Ama ben bütün varlığımı kaybederim ..” şeklindeki sözleri, bu sınıfsal refleksin veciz bir ifadesi olarak hafızalara kazıldı.
İnanmazsanız “gözlerine bakar mısınız?”(!)
* * *
Döviz üzerine faiz-nas kışkırtmalı plan ülke içindeki yurttaşlar üzerinde tıkır tıkır işlese de, yurt dışı siyasi-askeri ilişkilerdeki yansımalarını o kadar kontrol altına alamıyor; bu, siyasi iradesini aşabiliyor.
Ekonomik alt yapıdan tutun jeopolitik güç dengelerinin akılcı bir şekilde gözetilmesine kadar her alanı kapsayan bir stratejik bütünlükten uzak hesapsızlıklar sonucu, dış politikadan içeriye artık destansı zafer havaları da sunamaz oldu iktidar.
Dış politika, hayli zamandır sessiz U-dönüşlerine tanık.
Geçen Eylül’de üç askerimizin esrarengiz bir cihatçı örgütün saldırısıyla şehit edildiği İdlib’te, PKK-PYD’nin Afrin’e saldırılar düzenlediği Tel Rıfat’ta ve Fırat’ın doğusundaki Resulayn’da sanki bir “gidiyom gidemiyom” hali var.
Doğu Akdeniz’de de, örneğin Güney Kıbrıs yönetimi, “dost ve müttefik” Katar’ın da dahil olduğu Exxon Mobil-Katar Petrolleri ortaklığına, bir bölümü bizim kıta sahanlığımızı ihlal eden bir bölgede (5’inci parsel) tek taraflı olarak doğal gaz arama izni vermekte bir çekince bulmuyordu. Çünkü, AB’nin yaptırım tehditleri “dünya lideri” üzerinde etkisini göstermiş olmalı ki, Türkiye, son bir yılda gemileri kıyıya çekmiş, Doğu Akdeniz’de sondajı askıya almış durumda.
Yani Doğu Akdeniz’de de bir “gidiyom gidemiyom” hali var.
Hal buyken, iktidarın “nas-faiz-döviz” kumarı, “dış politika” alanına da -herhalde hiç istemedikleri bir şekilde- sirayet etti.
Kıbrıs’ta GKRY’nin ve tabii AB’nin kıs kıs gülerek, İdlib’de de Suriye hükümeti adına çalışan ajanların ellerini ovuşturmalarına yol açacak bir etki yarattı.
* * *
Savunma Bakanının verdiği bilgiye göre “ülkemiz, 9 milyon Suriyelinin insani ihtiyaçlarını karşılamaktadır” (18 Kasım 2021, sozcu.com.tr)
Bunun yaklaşık 4 milyonu ülkemiz içinde olduğuna göre, demek yurt dışında 5 milyon kadar Suriyelinin ihtiyaçlarını da karşılamakta bu iktidar.
İşte İdlib’te ihtiyaçları Türk Lirası ile karşılananların bir kısmı, TL’nin hızlı değer kaybından fena halde etkilenmiş. Erdoğan’ın şapkadan tavşan çıkardığı 20 Aralık’tan beş altı gün önce, ceplerindeki TL erirken, tıpkı bizdeki gibi alım güçleri de düşmüş. “Bölgedeki aktivistlerin bildirdiğine göre, 14 ve 15 Aralık’ta, Türk Lirasındaki düşüşün ve bölge ekonomisinde HTŞ tekelinin yol açtığı bir ekmek krizi çıktı. Bölgede insanlar günlük ekmeklerini temin için saatlerce uzun kuyruklarda bekliyordu” (16 Aralık 2021, southfront.org)
KKTM sihirli değneği, Türk vatandaşı olan yoksulları, alım gücünü yükselterek ekmek kuyruklarından kurtaramadı. Bunu pek de mesele ediyor gibi değil.
Ama bakımları üslenilen “İdlibli” militanların alım gücünü yükseltemez ve tepkileri gizlenemeyecek kadar ileri giderse, meselenin
- “Dış güçlerin” elinde propaganda malzemesine dönüşmesi,
- Alım gücü artırılamayan Türk vatandaşının nezdinde, yönetimin Suriye politikasının (şayet kaldıysa) meşruiyetinin daha da sarsılması
Bu yüzden, 20 Aralık döviz operasyonu masasının gündeminde önemli bir problem olarak bu meselenin de yer almış olması ihtimal dahilinde.
Tabii ki, şapkadan çıkan tavşan gibi sansasyonel konu durumunda değil, tam tersine şişeden çıkması istenmeyen cin statüsünde. O yüzden hiç anılmıyor.
* * *
Türk lirasının döviz karşısındaki durumu KKTC vatandaşı kardeşlerimizi de çarptı.
Bunun sonucu olarak; “Kıbrıslı Türkler kış aylarındaki ihtiyaçlarını çok zor koşullarda gidermeye çalışıyor. Başta kiraların, ev taksitlerinin ve birçok borcun yabancı para birimleri üzerinden ödendiği Kuzey Kıbrıs’ta birçok yurttaş yeni gelecek hayallerini KKTC sınırları dışında kurmaya başladı”.
Dahası, aynı haberin devamından anlaşılıyor ki bizim yoksullarımızın ancak uzaktan baktığı Edirne pazarı nasıl ki eurolarıyla Bulgar ve Yunan vatandaşlarının akınına uğramışsa, KKTC de GKRY vatandaşlarının akınına uğramış. “.. euronun bugün itibarıyla Türk lirası karşısında 20 bandına yerleşmesine paralel olarak .. Kıbrıslı Rumlar ucuz akaryakıt ve temel ihtiyaç maddeleri edinmek üzere adanın kuzeyine adeta hücum ediyor” (20 Aralık 2021, gazeteduvar.com.tr)
Bu durum, ülke içinde oy için övünç vesilesi olacak bir haber değerine sahip değil.
Tam tersine bir utanç vesilesi. Onun için, bu da, şişeden çıkması istenmeyen cin statüsünde.
O yüzden yurt içindeki 20 Aralık “başarı”(!) öyküsünde bu da anılmıyor.
Ama Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de yaptırım tehdidiyle hareketsiz bırakabilen AB nezdinde ülkemizi küçük düşürdüğü muhakkak.
* * *
Çiçeği burnunda bakanın bazı özlü sözleriyle bitirelim yazıyı:
- ‘Erken seçim var’ diyorlar. Niye baskın seçim yapılsın. Sosyal devletin gerekleri yerine getiriliyor.
- AK Parti döneminde sabit gelirliler ‘Enflasyona ezdirildi’ denmez.
- Sade vatandaşın dolarla ne alakası var? (27 Aralık 2021, tr.sputniknews.com)
“Bakın burası çok önemli!”