Muhalefetin “128 milyar nerede?” sorusu son derece meşru bir soru..
AKP ekonomisi, kaynakları; esnafın, emekçinin, eğitimli eğitimsiz gençliğimizin yaşamakta olduğu gelir kaybı-işsizlik-geleceğe güvensizlik trajedisine merhem olacak şekilde seferber etmiyor.
Aksine, toplumsal kaynakların dağıtımını tahripkâr sınıfsal tercihler belirliyor.
“128 milyar” meselesi, bu sorunlar bütününün bir parçası, somut tezahürlerinden biri.
Dolayısıyla, halk nezdinde bu bütüncül gerçeğin her somut tezahürünün doyurucu açıklamalarla teşhiri de muhalefetin en meşru görevi ve hakkı.
Muhalefetin broşürleri, sağlıkçıların lebaleb korona artışını ve ölümleri protestoları, emekli amirallerin görüşleri vb. gibi konularda Anayasa’nın düşünce ve ifade özgürlüğü güvencesi nasıl ve niçin yok sayılabilir? Anayasal olarak meşru daha nice nice sorular var elbet..
Peki sınır güvenliğimiz için güney komşumuz Suriye ve Rusya ile iyi geçinmek mi, yoksa 2012’de Erdoğan’ın “İnşallah .. Emevi Camisi’nde namazımızı da kılacağız ..” hevesiyle ülkeyi soktuğu yol mu daha maliyetsiz olurdu? (5 Eylül 2012, hurriyet.com.tr)
Bu sorunun ısrarla sorulması, tartışılması da meşru ve gerekli değil mi?
Ülkesinin uğradığı ve gelecekte uğrama ihtimali olan ciddi sorunlardan dolayı endişe duyan tüm yurttaşların kafasını kurcalayan o kadar çok soru var ki..
Örneğin geçen yıl 27 Şubat’ta, iç politika tribünlerine “İdlib’de de gelişmeler lehe döndü” diye övünmenin hemen ertesi günü, 33 Mehmetçiğimizin Rusya hava güçleriyle vurulup şehit edilmesi sınır güvenliğimizin gerektirdiği bir kaçınılmazlık mıydı? Yoksa “destan yazma” hevesinin yarattığı risklerin bir sonucu muydu?
Örneğin bu yıl 8 Şubat’ta, tribünlere, 10 Şubat “Çarşamba günü Millete Sesleniş konuşmamı özellikle izlemenizi tavsiye ediyorum. Sizlere birçok güzellikleri takdim edeceğim” diye sansasyonel bir şekilde duyurulan GARA operasyonunda ortaya çıkan bir facia, kaçınılamaz, mukadder bir sonuç muydu?
Evet, orada Mehmetçik, her zamanki gibi kahramanca yaptı görevini; 50’den fazla PKK’lı teröristi etkisiz hale getirdi. Ama PKK’nın elinde (Erdoğan “esir”demişti) rehin tutulan 13 asker, polis, sivil yurttaşımızın şehadeti kaçınılmaz bir sonuç muydu?
Bu soruları sormak, tahlil etmek ve doyurucu cevaplarını talep etmek de en meşru hakkımız ve muhalefetimizin de görevi..
* * *
2018 Haziranında “24’ünde bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra faizle şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” diye övünerek Partili Cumhurbaşkanı olan ve bugün “faizle şunla bunla” baş edemediği artık açıkça görülen Erdoğan, bugünlerde yeni bir “destan” daha yazmaya niyetlendi.
Emekli Büyükelçilerimizi, emekli Amirallerimizi Montrö konusunda endişeye ve uyarı yapma ihtiyacına sevk eden bir “destan”..
Yanlış dış politikalarının bazı sonuçlarıyla;
- Azerbaycan’ın zaferinde Türkiye’nin büyük payına rağmen (İ. Aliyev’in 13 Nisan günlü Sözcü’deki sözleriyle, “Türkiye .. üçlü çalışma grubunun üyesi değil”) Karabağ sahasında yer alamayıp, Rusya’nın gösterdiği pozisyonla yetinmek zorunda kalan, yani Azerbaycan toprağında bir istasyonda, Rus İHA’larının sahadan gönderdiği görüntüleri izlemekle yetinen;
- Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımızı, ABD ve AB’nin yaptırım tehditleriyle askıya almak zorunda kalan;
- Kuzeybatı Suriye’de Rusya’nın, Kuzeydoğu Suriye’de PKK-YPG destekçisi ABD’nin baskısı arasında sıkışan
Ukrayna devlet başkanıyla ortaklaşa imzaladığı mutabakat öyle diyor: “Kırım Özerk Cumhuriyeti ve Sivastopol şehri ile Donetsk ve Luhansk bölgelerinin işgalden (yani Rusya’dan-bn) kurtarılması .. Ukrayna’nın NATO üyelik perspektifine .. destek beyan edilmesi ..” vb.. (10 Nisan 2021, tr.sputniknews.com)
Ukrayna BM üyesi bir devlet. Elbet karşılıklı çıkarlara uygun ikili ilişkiler meşrudur.
Ama dalımıza basılmasını istemiyorsak, biz de başkalarının dalına basmamaya özen göstermeliyiz..
Gürcistan’a da bir zamanlar NATO üyeliği vaat edilmişti. Ne oldu? Rusya, Ağustos 2008’de Abhazya ve Güney Osetya’yı Gürcistan’dan kopardı.
Ukrayna devlet başkanı Zelenskiy, bu deneyimden ders almamış; ABD ve AB’nin gizli açık kışkırtma veya teşviklerine kanmış olabilir.
Bugün, şayet olursa Karadeniz’de olacak olan da 2008 Gürcistan tecrübesinin tekerrürü olur.
Onun için iç tribünlere övünme ve ABD’ye mesaj vesilesi olsun diye Rusya’nın dalına basmadan önce kırk kez düşünmeli. Zira Batı’dan gerçek yardım beklentisi boşuna artık.
Ukrayna’ya dostluk yapılacaksa, bu, onunla ortak mutabakat metninde Batı’nın retorik düzeyinde kalmaya mahkum ajitasyonlarını tekrarlamak değil.
Batı, “Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İngiltere ve Avrupa Birliği .. olarak bizler, Rus askeri kuvvetlerinin Ukrayna sınırlarında ve yasadışı olarak ilhak edilmiş Kırım’da devam eden büyük artışından derinden endişe duyuyoruz” dedi diye Türkiye de bunun kopyası gibi konuşmak zorunda mı ki Zelenskiy ile yukarıda aktarılan söylemi içeren bir metne imza atılıyor? (13 Nisan 2021, haberturk.com)
Batıya denebilir ki, “Rusya hiç ‘eyy!’li, ‘bir gece ansızın!’lı konuşmuyorsa dikkat gerek”. Zira, Ryabkov yani “Moskova, ABD’yi herhangi bir olay çıkması riski çok fazla olduğu için Rusya ve Kırım’dan uzak durması konusunda uyardı” (13 Nisan 2021, haberturk.com)
“Dostum Putin”(!) de “Kırım’ın Ukrayna’ya geri dönmesi için gerekli şartların asla oluşmayacağını” söylemiş (18 Mart 2021, tr.sputniknews.com)
“Eyy Batı, siz Kırım için ‘derinden endişe duyuyorsanız’ buyurun çıkarın Rusya’yı; elinizi tutan ne?” denebilir mesela. Çok meraklılarsa Batı kendisi buyursun..
G7 ülkelerine ekonomik olarak bağımlıyız evet (ki bu da AKP’nin yarattığı sonuç).
Ama bu, onların aklından geçeni onlardan daha bir atarlı dile getirmeyi gerektirir mi?
İşte, iktidara sorulması gereken gayet meşru bir çok sorudan biri daha..
Denize düşen yılana sarılır hesabı, iktidar Kuzeybatı Suriye’de sıkışınca Batı’ya dönüyor. Erdoğan’ın Bloomberg’de yazdığı makalenin başlığı “Batı Suriye’deki iç savaşı bitirmek için Türkiye’ye yardım etmeli” şeklindedir. (15 Mart 2021, sozcu.com.tr)
Batı, bunca yıl yaptığından daha fazlasını yapabilirmiş gibi.. Sahiden buna inanıyor mu AKP? İşte iktidara bir soru daha..
Oysa anlamalı ki, Batı da, Rusya’ya karşı Türkiye’den beklenti içinde.
Onun için iktidar, ABD’nin Montrö anlaşmasına dair hislerine, açıktan değilse bile, ima yollu da olsa tercüman oluyor. Meselâ Erdoğan, “.. Montrö’nün ülkemize sağladığı kazanımları önemli görüyor, daha iyisi için imkân bulana kadar Montrö’ye bağlılığımızı sürdürüyoruz ..” diyor. (6 Nisan 2021, bbc.com/turkce)
Ama Rusya “daha iyisi” olduğunu düşünmüyor. Hem Putin, hem dışişleri bakan yardımcısı Grushko, aynı günde, “.. Karadeniz’de savaş gemilerine ilişkin tüm hareketlerin Montrö Sözleşmesi’ne uygun olması gerektiğini söyledi” (9 Nisan)
Yani Montrö, bize sadece bağımsızlık sunmuyor, çok taraflı bir yükümlülük de veriyor.
Emekli Büyükelçi ve emekli Amirallerimiz de Montrö’yü tartışmaya açmanın sakıncalı olduğuna işaret ediyor. Daha ne?..
***
ABD-AB emperyalizminden uzaklaşma söz konusuysa, belki de dünyada bunu yapabilecek en son yönetim, ekonomide olduğu gibi dış politikada da iki arada bir derede sıkışmışlık yaşayan AKP iktidarıdır.
Ve bunu ABD, belki AKP’den daha iyi biliyordur.
Batı tribünlerine oynayacağım derken ülkemiz bir kaosa sürüklenmesin!..