Yıl 2011’miş. Aralığın kara 28’iymiş. Sanki etrafa hazin bir bulut yayılmış. Öyle bir kasvet çökmüş ki gökyüzüne, sema dünyayı saramaz olmuş. İnsanlar uykudayken, hayat durmaya yüz tutmuş. Kara haber bekliyormuş kapılarda. Ocaklar söneceğinden habersiz, yanıyormuş korkuyla. Işıklar söndürülmüş, çocuklar uyutulmuş, gözler yumulmuş…
Aniden bir bomba sesinin kahredici acısıyla uyanmış herkes. Bir yerlerde arsızca havada süzülen uçağın, kahpe bombası düşmüş toprağa. Neden düşmüş, nereye düşmüş, kime zarar vermiş telaşı sarmış insanları. Analar koşmuş nefesleri tükenircesine. Babalar, yüreklerinde dayanılmaz bir korkuyla, savurmuşlar bedenlerini sesin geldiği yere…
Ve öyle bir manzara çıkmış ki herkesin önüne, kıyamet bu olsa gerek dedirtirmiş dillere. 34 CANsız bedenin kanı sulamış yeri. Toprak bile ar etmiş bu bedenleri sarmaktan. Her nimetin kaynağı olan toprak, utanmış insanların acımasızlığından, adaletsizliğinden, vicdansızlığından. Analar feryatlarını yükseltmiş semaya. Çığlıklar yayılmış hem doğuya hem batıya. Yüreklere öyle bir yangın oturmuş ki, tüm okyanuslar atılsa yüreklere, söndüremezmiş gayrı.
Şeker, çay vs taşıyan kervandaki 34 CANa, terörist damgası vurulmuş meğer. Devlet düşmanı bellenmişler, o yüzden cansızca yere serilmişler. Suçmuş çay, şeker taşımak. Devlet nezdinde yasakmış ekmeğinin derdinde olan bu kervanda bulunmak. Çay/şeker taşımaktansa, ölmeliymiş bu 34 CAN ve yanmalıymış analarının her birinin içi…
Doğa susmuş bu acı karşısında. Kuşlar ötmeyi bırakmış, çocuklar oyuncaklarını atmış. Siyah ekmekler sofralarda yerini almış. Bütün ocakların dumanları çalınmış. Kıyamet her yüreği, çepeçevre sarmış…
Aradan kısa bir süre geçmişken, acı bir el tıklamış kapılara. Siyah bir kağıt sunmuş başını eğerek toprağa. 34 CANın ailelerine, evlatlarının eşyalarını almaya gittiler diye, sınır ihlalinden dolayı ceza kesilmiş alçakça. 33 CANın ölmesi yetmemiş, bombanın parası kesilmiş âdeta. Aralarında 11 yaşında bir kız çocuğu da olan 82 kişi mahkum edilmiş mahkeme kapılarına. Sonra bitmemiş davalar. İki dava daha açılmış her birine. 50 bin TL tazminat ve 7 yıl hapis cezası sunulmuş yüreklerine. 34 CAN bir kez ölmüş, aileleri tekrar tekrar öldürülmüş…
Gerekçe olarak, “Biz terörist sandık, yanlışlık oldu” denilmiş. Adaletten uzak olan sözlerle her aileye yol verilmiş. Yüreklerindeki acı görülmemiş, feryatları küçümsenmiş…
Ancak aileler vazgeçmemiş. 2011’den bu yana, adalet çağrısını yükseltmiş an be an. Her kapıyı çalmış, her yola sarılmış. 34 CANdan geriye kalanlar, adaleti görene dek direneceklerini, ülkenin her köşesine yaymış. 34 mezar asla yapa yalnız bırakılmamış.
Aradan 9 yıl geçmiş. 2020 yılına gelinmiş. Aileler hâlâ adalet mücadelesindeyken, “Unutursak kalbimiz kurusun” diyenlerin yerlerinde yeller esmiş. Ancak hâlâ direnen ve hak arayan insanlar varmış. Mücadele eden insanların sayısı değil, samimiyeti evlâmış. Son nefese kadar, adalet aramak hakmış.
Gün gelecek mutlaka adalet ailelere uğrayacakmış. Uğramakla kalmayacak, yüreklerini güvenle saracakmış. 34 CANın ruhu, elbet bir gün huzur bulacakmış. Dualar, mücadeleler, dilekler, direnişler, bu huzur için âdeta yarışacakmış. Ölenlerin kanları, ailelerin âh’ları, asla yerde kalmayacakmış. Bunun için canla/başla birçok kişi mücadele edecekmiş…