Öyle acılar var ki hayatta, aradan uzun yıllar bile geçse unutamıyor insan ve sanki yeniymiş gibi hisediyor aynı acıyı. O acıyla birlikte nasıl yaşanılacağı bir şekilde öğreniliyor ama bu acının yaşatılması ve kayıp, asla gitmiyor yürekten ve hatta her hücreden..
İşte o taze acılardan birinin yıldönümüzdeyiz. Bugün günlerden TAHİR ELÇİ. 28 Kasım 2015’de Diyarbekir/Sur’da, Dört Ayaklı Minare önünde basın açıklaması yaptığı sırada katledilmişti Elçi. 6 yıl önce katledilen barış elçisini bugün toprağa vermiştik. Yüzbinlerce insan katılmıştı cenazesine ve herkes ağıt yakıyordu bu acı karşısında. Özellikle ailesinin ve özellikle kızı Nazenin’in çığlıkları gitmiyor hâlâ kulaklarımdan. Herkes tarafından sevilen, barış/adalet/insanlık/gelecek için mücadele eden güzel bir insanı kopardılar bu dünyadan...
Aradan 6 yıl geçti. Ne Elçi unutuldu ne de Elçi’nin katledilişinin ardındaki sır perdesi çözüldü. O kadar çok soru işareti vardı ki, hiçbirinin cevabı yeterinde verilmedi. Birçok soru, havada asılı kalmaktan öteye gitmedi. Tahir Elçi, ensesinden tek kurşunla katledildi. Ki bu apaçık bir suikasttır. 3 polis ve bir pkkli tutuklanmış olsa da, cinayete dair tatmin edici bir sonuca asla varılmadı.
Diyarbekir barosunda, soruşturmayı takip etmek için bir komisyon kuruldu. Bu komisyonda yer alan avukat Gamze Yalçın’a göre, soruşturmaya dair ihmaller, olay yeri icelemesinin yapılmaması ve delillerin toplanmaması ile başladı. Yalçın, 83 delilin toplanmadığını, 3 kez olay yerine gidilmek istendiğini ama güvenlik gerekçesiye izin verilmediğini, izin verildiği sırada ise birçok delilin kalmadığını belirtti. Merminin de bundan ötürü bulunamadığını açıkladı.
Cinayette karanlık kalan bir nokta da, güvenlik kameraları. O bölgede birçok güvenlik kamerası olduğu halde, ilginçtir ki failler hiçbir kamerada gözükmüyor. Hatta PTT kamerasında 17, polis kamerasında ise 13 saniye kesinti yapıldığı bile tespit edilmiş durumda. Yalçın’n ifadesine göre, cinayete dair en önemli kayıtlardan biri olan bir lokantanın görüntüleri halen açılmış değil.
Gamze Yalçın, Elçi'nin vurulduğu yerde olay yeri incelemesinin dört ay sonra yapıldığını, hazırlanan raporda Elçi'yi vuran atışın nereden ve kimden geldiğinin tespitinin tıbben ve fiziken mümkün olmadığının yazıldığını ama raporu hazırlayan heyette fizik uzmanının olmadığını da belirtti.
Uzun yıllar Tahir Elçi ile ortaklık yapmış ve aynı büroyu paylaşmış olan Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı Başkan Yardımcısı Neşet Girasun, davanın çözülmeyeceği kanaatinde. Girasun; “Diyarbakır polisinin aydınlatamayacağı olay yoktur. Demek ki istemediler. Tüm tablo bunu gösteriyor" diyor.
Eğer ki Tahir Elçi katledildiğinde 24 saat içerisinde güvenlik güçleri ve ilgili görevliler gereğini yapsaydı, muhtemelen bu cinayetin sorumluları bulunacaktı. Ancak her şey için ziyadesiyle geç kalındı..
Açıkçası benim “Gerçek” suçluların cezalandırılacağı noktasında pek umudum yok ama yine de göreceğiz zaman neler gösterecek bizlere. Dilerim yanılırım ve dilerim suçlular hak ettikleri cezayı alırlar. Bu noktada da, Tahir Elçi’nin eşi sevgili Türkan Elçi’nin sözleri düşüyor aklıma. Diyordu ki; "Bir ihtimal, eşimin katilini gözaltına alırsanız sakın işkence yapmayın. İşkenceye karşı ömrünü adamış birinin katili bile adil yargılanmalı". Böyle güzel isanların ocağına ateş düşürüldü işte!
Tahir Elçi’ye bir kez daha rahmet diliyorum. Asla unutulmayacaksın güzel insan ve mücadelen bizlere emaet. İnancınla dinlen...
Ve son sözler Ahmet Arif’ten...
İtten aç,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille
Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel,
Ay karanlık...
Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık...