Bu konuya değinip değinmeme noktasında oldukça kararsızdım. Çünkü ziyadesiyle hassas bir konu. Ancak değinmez isem, vicdanım rahat bırakmayacaktı beni.
Herkesin anlayacağı üzere, Grup Yorum üyelerinin ve Mustafa Koçak’ın ölüm orucu mevzu bahis. Ancak konuya girmeden önce hem Mustafa Koçak hem de Grup Yorum hakkında bilgilerimizi tazeleyelim.
Grup Yorum; 1985 yılında kurulmuş, şimdiye kadar 23 albüm yapmış ve yüzlerce konser vermiş bir grup. Bunların yanı sıra, her daim halkın/ezilenlerin yanında olmuş ve adalet arama/haksızlıklar noktasında aktif eylemlere katılıp destek vermiştir. Nerede bir haksızlık varsa, nerede insanlar zulüm görüyor/görmüş veya katlediliyor/katledilmiş ise, nerede adaletsizlik ayyuka çıkmışsa, orada var olup türkülerle başkaldırdı tüm bunlara ve fazlasına Grup Yorum. Elbette bu başkaldırının devlet nezdinde karşılığı da oldu. Bir çok yasakla, isnat edilen suçla, gözaltılarla, tutuklanmalarla vs muhatap bırakıldı grup. Özellikle 2015 yılından itibaren, yasaklar ve baskılar daha da arttı. İdil Kültür Merkezi çok kez polislerce basılıp talan edildi. Müzisyenlerin enstrümanlarına ya el konuldu ya da takrip edildi. Üyeler terörist yaftasıyla tutuklandı. Konserler yasaklandı. Kısacası, Grup Yorum’un türküleri susturuldu.
Yıllardır yasaklamalar ve tutuklu üyeler için mücadele veriliyor Grup Yorum. Ancak yasaklar, tutukluluk ve tutuklu üyelerin adil yargılanması noktasında henüz elle tutulur bir gelişme görülmüş değil. Grup Yorum üyelerinden Helin Bölek ve İbrahim Gökçek, açlık grevine başlamışlardı tüm adaletsizlikler adına ve ilerleyen zamanlarda bunu ölüm orucuna çevirmişlerdi. Maalesef Helin Bölek, ölüm orucunun 288. gününde hayatını kaybetti. İbrahim Gökçek ise, bugün itibari ile ölüm orucunun 320. gününde ve sağlığı oldukça kötü durumda.
Diğer bir konu, Mustafa Koçak. 31 Mart 2015 tarihinde Çağlayan Adliyesinde Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz, Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol tarafından rehin alınmış ve öldürülmüştü. Dava devam ederken 2017 yılında Mustafa Koçak, gizli bir tanığın ifadesi doğrultusunda Yayla ve Doğruyol’a silah temin etmek suçlamasıyla tutuklanmış ve ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilmişti. Koçak tüm suçlamaları reddediyor, suçsuz olduğunu söylüyor ve 2017 yılından beri adil yargılanmak ve kendi tanıklarının dinlenmesi için mücadele veriyordu. Ancak mücadelesi karşılık bulmadı. Bunun üzerine önce açlık grevine başladı. Sonrasında bunu ölüm orucuna dönüştürdü ve ölüm orucunun 297. gününde 28 yaşındaki Mustafa Koçak, 29 kilo kalmış bedeniyle hayatını kaybetti.
Şimdi gelelim ölüm orucu meselesine. Şuan ölüm orucunu yapanlardan tek hayatta kalan kişi İbrahim Gökçek ama onun da sağlığı çok kötü durumda. Orucun 320. gününde ve acilen bir şeyler yapılmazsa, İbrahim’in de kaybedilmesi an meselesi.
Dün bir videoya rast geldim. Video 2015 yılına ait ve İbrahim’in düğün videosu. Kendisi gibi Grup Yorum üyesi/müzisyeni olan Sultan Gökçek ile birliklte şarkı söylüyorlardı düğünlerinde. Çok acıdır ki, sadece 1 yıl evliliklerini yaşayabildi İbrahim ve Sultan çifti. Ki bu 1 yıl içerisinde de çoklarca kez gözaltına alındırlar, ifadeye çağırıldılar. Evlendikten 1 yıl sonra ise sırayla tutukladırlar. İbrahim bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi ama Sultan 4 yıldır tutsak. Birinin cezaevinde yılları elinden alınıyor sırf muhalif türküler söylüyor diye, diğerinin ise ömrü tükeniyor gün be gün.
Helin Bölek hayattayken bir çok insan ölüm orucunu bırakmaları için çağrıda bulundu. Ki o kişilerden biri de bendim. Benim asla tasvip etmediğim bir eylem biçimi bu. Bana göre insanlar yaşayarak/yaşatarak mücadele etmeli. Bedenlerin, bile isteye ölüme yatırılması doğru değil benim nezdimde. Fakat bu eylemi yapan ve yapmakta ısrar eden kişilere de saygı duyarım, eylem biçimini asla tasvip etmesem de. Sonuçta beden de onların karar da.
Peki sizce ölüm orucu bir direniş mi intihar mı? Dışarıdan bakılınca, intihar gibi gözüküyor değil mi? Ancak bunu cevabı hem evet hem de hayır. Evet ölüm orucuna karar veren ve uygulayan kişiler, ölümü göze alarak ve riske girerek bu eyleme başlıyorlar ama aslında hiçbiri ölmek istemiyor, aksine yaşamak istiyor. Şu noktada kendimizi sorgulamamız gerekiyor. Ölüm orucu, tüm çarelerin tükendiği noktada devreye giren ve bana göre mecbur kalınan bir eylem biçimi. İnsanları açlık öldürmüyor aslen. Çaresizlik, yanlızlık, kimsesizlik, adaletsizlik vs öldürüyor. Eğer bizler gerek Grup Yorum’un gerekse Mustafa Koçak’ın yeterince yanında olup seslerini duyurma ve adalet arama noktasında üzerimize düşen görevi yapsaydık, bu insanlar bedenlerine ölüme yatırmak zorunda kalmazlardı. Evet ölüm orucu baştan aşağı yanlış, asla kabul edilemeyecek bir eylem biçimi ama insanların bunu yapmasında bizlerin sessizliğinin de payı büyük.
İbrahim ölmek istemiyor. Yaşamak istiyor ama devlet mercileri tarafından bir adım atılmış değil hala. Helin’in ölümü sonrası ilgili merciler tarafından çağrıda bulunuldu İbrahim’e. “Eylemi bırak. Konuşalım ve gerekeni yapalım” diye. Ancak İbrahim’in ifadesine göre, ilgili mercilerden bir kaç kez görüşmek adına randevu talebinde bulunulmuş olsa da, henüz randevu verilmiş değil görüşmek için. Halbuki İbrahim’in artık zamanı yok. Erimiş olan bedeniyle zor nefes alıyor ve hal böyleyken, ilgili merciler hala neyi bekliyor, anlamış/anlamlandırmış değilim.
Devlet bir an önce yapıcı adımlar atmalı ve İbrahim’in de ölmemesi için gerekenleri yapmalı. Grup Yorum’a uygulanan yasaklar kalkmalı, üyeler adil yargılanmalı, grup üyeleri özgürce türkülerini söylemeli. Ölüm oruçları da artık durmalı ve kimse böyle bir direniş biçimini tercih etmemeli, yaşayarak/yaşatarak direnmeli herkes. Yaşam kutsaldır ve yaşatmak da aynı kutsiyete sahiptir. Haksızlıklara karşı hep beraber direnelim ama bu kutsallığa yok saymadan...
çok güzel bir konuya değinmişsin...herkes böyle duyarlı olsaydı göz göre göre ölüme gitmezdi sadece türkü söyleyen gencecik fidanlar
Kalemine sağlık. Yerinde değerle dimeler . Sevgiyle kal can.