Kızım, yavrum, biriciğim, ilk göz ağrım...
Hangi konuda yazarsam yazayım, asla kelimeleri seçme konusunda zorluk çekmeyen ben, şuan nasıl başlayacağımı, duygularımı nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum. Öyle kıymetlisin, öyle özelsin ki, dünyanın tüm sözcülerini toplayıp senin önüne yığsam, yine de eksik duracak senin yanında.
Daha dün gibi her şey. Sana dair tüm anılar taptaze. Sen hayata birçok insandan farklı başladın, biliyorsun değil mi. Mesela, bebekler doğduklarında ağlarlar ama sen gülmüştün doğduğunda. Hemşire çığlık atmıştı sen gülünce. “Kaç yıllık hemşireyim, ben doğduğunda gülen bir bebek hiç görmedim” demişti. Hastanede odaya geçtiğimizde, akın akın hemşireler, doktorlar gelmişti odaya. Hep şunu diyordu seni görmeye gelenler: “Çok güzel ve doğduğunda gülen bir bebe varmış, onu görmeye geldik”. Meğer hastane seni konuşuyormuş da, bizim haberimiz yokmuş. Elde elde dolaştırmışlardı seni. “Hastanenin en güzel kızı, en güleç kızı” lakabını takmışlardı sana.
Çok ilginç bir bebektin sen. Daha doğrusu, benim gördüklerimden veya anlatılanlardan farklı. Büyük insanlar gibi davranıyordun bazen. Örneğin, gece 12’den sonra asla emmedin doğdun doğalı. Yetişkinler gibi gece 12’den sonra uyur, sabah emerdin sütünü. Benim hislerimi sanki hep anlardın. Mesela ben üzgün olduğumda, sürekli bana bakar, gözünü ayırmaz ve gülümserdin. Üzüntüm geçip giderdi o güzel gülüşünle. 4-5 yaşlarına geldiğinde, gülümsemenin yanına bir de minik parmaklar, kollar eklendi. Bir şeye üzülsem veya ağlasam, hemen o minicik parmaklarınla gözyaşlarımı siler, “Üzülme annecim, ben senin yanındayım” derdin. Sonra bende ne dert kalırdı ne tasa. Minicik eller, minicik bir yürek, kocaman bir insanı teselli ederdi.
Hatırlıyorum da, ilk ateşlendiğinde babanla beraber senin başında oturup ağlamıştık. Ancak sen, ateşlendiğinde de neşeliydin. Dans etmeyi çok severdin, ki hala çok seviyorsun. 39 derece ateşin varken, müzik sesi duyduğun anda gülümser ve dans etmeye çalışırdın ateşli halinde. İnsanları da hayvanları da, doğayı da çok severdin. Ancak insanların sana belli bir sınıra kadar seni kucağına almasına, yanaklarından öpmesine izin verirdin. O minicik halinle, kimsenin o sınırı aşmasına izin vermezdin. Nerede kedi köpek görsen, hemen yanına oturup sarılır, yüzünü gözünü öperdin. İnsanlarda koyduğun o sınır, hayvanlarla aranda yoktu. Bazen parkta birkaç tane köpek birden yanına gelip seninle oynamaya, yüzünü gözünü yalamaya başlardı. Normalde çocuklar korkar ama sen mutluluk kahkahaları atardın. Doğayı da çok sever ve asla zarar vermezdin. Sana sadece bir kere söylemiştik, yerlere ufacıcık dahi çöp atılmayacağını, ağaçlara zarar verilmeyeceğini, çiçekleri kopardığında onların öldüğünü, o yüzden çiçekleri koklayarak sevmenin daha doğru olduğunu. Yetmişti bir kez söylemek ve sen minicikken bile yere çöp atmazdın ve atanı görünce “Atma” diye bağırırdın.
Doğduğundan itibaren hep birlikteydik seninle ve hep birlikte yaptık birçok şeyi. Benimle eylemlere, basın açıklamalarına katılıp o tatlı parmaklarınla zafer işareti yaptığın günler dün gibi. Biliyorsun, bizim evimiz herkese açıktı ve yüreğimiz de. Sen bunları hiç yadırgamadın, aksine mutlu oldun. Afrikalı abilerin oldu, sokak çocuğu damgalı abilerin oldu, Tarlabaşı’nda Afrikalı abilerinle, ablalarınla, kardeşlerinle beraber çok zaman geçirdin, birçok ırktan, inançtan veya inançsız insanlardan büyüklerin oldu ve hep mutlu oldun bundan dolayı. Çünkü doğduğundan itibaren kocaman bir yüreğe sahiptin. Din, dil, ırk, cinsiyet, mezhep....ayrımı nedir bilmedin. Senin için herkes “İnsan”dı ve sarıldın tüm insanlara.
Yavrum, biricik kızım, nasıl gurur duyuyorum seninle. TC yasalarına göre, artık 18 yaşında özgür bir bireysin. 18 yıl nasıl geçti, ne zaman büyüdün bilmiyorum. Bildiğim tek şey, her gün seni bana bahşettiği için Allah’a şükrediyor oluşum. Seninle gurur duyuyorum güzel kızım. Kocaman yüreğinle, birçok insanın sahip olamadığı insanlığınla, küçüklüğünden bu yana aştığın tabularınla, güçlü kişiliğin ve dik duruşunla gurur duyuyorum bir tanem.
Elbette senin de kırılgan bir yanın var. Bu yanını çoğu insana göstermezsin ama ben biliyorum annen olarak, ki seninle dostuz biz aynı zamanda. Dertlerimizi, sorunlarımızı çekinmeden paylaşıyoruz birbirimizle. Dilerim hayat sana hep güzellikler sunar ve güzel insanlar ile karşılaştırır. Tabi ki toz pembe değil bu lanet dünya. Anneler ne kadar çocuklarına hep güzellikler sunmaya çalışsa da, her zaman güzellikler bulmaz evlatları. Bunun için sadece şunu diyeceğim sana. Ömrüm yettiğince hep senin yanında olup seni destekleyeceğim ve yardıma ihtiyacın olunca, yanında ilk ben olacağım sevgilim. Hangi sorunlarla karşılaşırsan karşılaş, yanında hep beni bulacaksın. İnsanlar hep doğru adım atacak diye bir kaide yok. Bazen yanlışlar da yapabiliyoruz. Yanlışların olduğunda, ne olursa olsun eskiden olduğu gibi yine seni kucaklayacağıma söz veriyorum kızım. Şimdiye kadar seni asla yargılamadım, şimdiden sonra da yargılamayacağımı bil.
Can içim, güzel kalplim, iyi ki doğdun, iyi ki benim evladım oldun annem. Ömrün bereketli olsun, güzellikler seni bulsun. Rabbim seni herdaim korusun.
SENİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYORUM BİRTANEM
NİCE YILLARA MELEĞİM
Bir Anne çocuğuna ancak bu kadar içten, dokunaklı ve güzel yazabilir.Çok beğendim.her şeyin belirsiz ve güvensiz olduğu bir yerde insan ve anne olmak çok zor. Kolay gelsin hepimize