Giden 2018 pek özlenecek bir yıl olmadı.
Gelen 2019’un gideni aratma ihtimali de az gibi görünmüyor.
Dünyanın karşı karşıya olduğu iklim değişikliği, savaş, çatışma, göç ve mülteci sorunlarını hatırlatan BM Genel Sekreterinin, “Bunlar çoğu için endişeli zamanlar ve dünyamız stres testinden geçiyor” demesi de bu ihtimali çağrıştırıyor.
İklim sorunu, döviz krizi-enflasyon (pahalılık)-işsizlik kadar günlük yaşamımızda görünür olmadığı için geri plânda kalsa da, aslında tam “aldırmıyorsun ama bu senin hikâyendir!” türünden bir felâketin adı.
Binlerce bilimsel çalışmaya dayanan IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) raporu, “küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceye gelmeden durdurmanın” tüm insanlık için kritik eşik olduğunu duyuruyor.
Bugünkü kadar fosil yakıt kullanımı, dolayısıyla sera gazı salınımı sürerse bu eşiğin önümüzdeki 10 yıllık bir sürede aşılması insanlık ve diğer canlı türleri için kaçınılmaz yıkım demek..
Peki insanlığın küresel salınımları düşürme iradesi var mı?
Ne gezer? Jeopolitik ve jeoekonomik güç savaşları histerisi buna izin verir mi?
Bölgesel güç savaşlarının uçakları, gemileri, füzeleri; ticaret yollarının gemileri, trenleri ve onların taşıdığı malları üreten fabrikalar; o malları satın alanların ısınma, serinleme ve ulaşım araçları vb.. hâlâ çok büyük ağırlıkla fosil yakıtlarına dayanıyor.
Onun için 2018’in son ayında Katowice’de yapılan 24. İklim Değişimi Konferansı’nda da havanda su dövüldü.
2019’da durumun değişeceğini gösteren bir işaret yok. Gideni aratmasın da!..
* * *
BM Genel Sekreteri, “.. dünyamız stres testinden geçiyor” derken haksız mı?
Örneğin enformatik-telekomünikasyon teknolojilerinde bir numarayken bu alanda serbest ticaret savunucusu olan ABD, bu alandaki teknolojik üretici gücüyle Çin, ABD firmalarının pazar payını düşürdükçe panikliyor.
ABD’li şirketlerin Huawei ve ZTE gibi Çinli telekomünikasyon şirketlerinden donanım ve hizmet tedarikini sınırlamaya kalkışabiliyor.
Öyle ki, Davos’ta ABD başkanı korumacılığı, Çin ise serbest ticareti savunuyor.
Çin karşısındaki devasa dış ticaret açığını kapatma çabasıyla giriştiği ticaret savaşları da açığının daha da artmasını engelleyemiyor.
Temelde bu gibi jeoekonomik gerilimler, jeopolitik bilek güreşleri ve silah yarışı şekline bürünüyor giderek.
Rusya’nın savunma bütçesinin 10 katı bütçesine rağmen ABD, silah pazarında Rus silah teknolojisinin rekabetini ensesinde hissettiğinden sinirlenip, ona buna “S-400 almayın karışmam ha!..” tadında kabadayılık yapıyor.
Dünyamız 2018’de gerçekten tehlikeli bir “stres testi” içindeydi, 2019’da da bu durumdan kurtulacağımıza dair bir işaret görünmüyor.
* * *
Peki biz bu ileri teknoloji devlerinin rekabet savaşının neresinde karşılıyoruz 2019’u?
Sanayi üretimimizin, ileri ülkelerden dövizle ithal etmek zorunda kaldığımız girdilerin montaj sanayisi düzeyinde olmasının acısını çekiyoruz.
2018’in yazında yaşadığımız döviz krizinin mutfaklarımıza, sağlık-eğitim gereksinimimize pahalılık (yüksek enflasyon) olarak yansıması; imalat sanayinin küçülmesi, dolayısıyla işsizliğin artması, bunun ceremesi.
2019’da bu gidişin tersine döneceğinin hiçbir işareti yok.
Tam tersine, 2019 yerel seçimlerine kadar durumu idare etmeye yönelik olan “ekonomide dengelenme” programı, bizi durgunluğa hatta belki küçülmeye götürecek gibi.
* * *
Seçmen nezdinde inandırıcı olacaklarına dair güvenlerinin bir sonucu olsa gerek, çok şüpheli-riskli gidişatlardan bile başarı öyküsü çıkartma eğilimi var yöneticilerde.
ABD, Suriye’de kendince şaşırtma ve karşısındakilere yanlış adım attırma maksatlı veya belki samimi bir ani taktik adım attı ya, Bakan Çavuşoğlu, bundan hemen “.. Aldığımız kararlar sayesinde ABD çekildi” sonucu çıkarıverdi.
Bu, bir kahvehane sohbetinde dile gelen spekülatif bir fikir olsa, kimseye bir zararı olmaz.
Ama, sahadaki “oyuna” ülkenin silahlı kuvvetlerini sokabilme yetkisi taşıyan mevkilerde buna inanılıyorsa düşünmek lâzım.
Trump’ın taktiğine karşı öyle sansasyonel beyanlarda bulunmayan Rusya ile görüşmesinden bir gün önce Suriye’nin Mümbiç’e girdiği haberi çıktı? Niye? Düşünmek lâzım.
Haber çıktıktan 2 gün sonra da, Fırat Kalkanı bölgesinden Mümbiç’e yönelen ÖSO gruplarının cephe hattına karşı, resmi Suriye birlikleri tarafından Suriye bayrağı dikilmişse, heyecan değil aklıselim gerekir.
2018 giderken, 7 yıl önce bizimle birlikte Esad karşıtlarını destekleyen Körfez ülkelerinin Şam Büyükelçiliklerini yeniden açmalarına tanık oluyoruz.
Trump’ın çekilme kararından sonra niye bunlar oluyor? Düşünmek lâzım.
Suudi Arabistan, Mısır ve BAE’nin, Suriye’nin Arap Birliği’ne geri dönüşü için düğmeye bastığı söyleniyor.
2019’da, bakanların, sansasyona değil, bu realiteye uygun sağduyuya ihtiyacı var.
* * *
Dileyelim ki, tüm insanlık ve Türkiye için 2019, 2018’den bir tık daha hayırlı olabilsin..